cenaze nasıl yıkanır ve kefenlenir

"İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar."
Hazret-i Ali

Âyet-i kerîmede "Her can ölümü tadacaktır" (Âl-i İmran, 185) buyurulur. Hepimiz, günün birinde ölümün kapımızı çalacağına inanırız. Bunca yıllık hayatımız, dünya sahnesinden geçen milyarlarca insan, her gün duyduğumuz salâlar ve önümüzden geçip giden cenâzeler hep bunun habercisidir. Her asır, bir şehir nüfûsu olduğu gibi kabristanlığa taşınır ve yepyeni yüzler hayata yeniden başlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi sıkı sıkı tutunurlar hayata, tâ ki Azrâil kapısını çalıp emaneti teslim alana kadar… Hayatın bu değişmez gerçeğine biz ne kadar hazırız. Yarına bugünden ne devşirdik, bu apayrı bir konu… Bizim bu yazımızda üzerinde duracağımız husus ise, çevremizde gördüğümüz insanlara ölüm yaklaştığına neler yapacağımız hakkında olacaktır. "Ölüm esnâsında hastanın başında duranlar nelere dikkat edecekler?" "Öldükten sonra yıkama, tekfin ve gömülme esnasında gözetilecek İslâmî prensipler nelerdir?" Özetle bunların üzerinde durmak istiyoruz.



Ölüm Esnâsında

Ölmek üzere olan bir insan yalnız ve kendi hâline bırakılmaz. Başında beklenir ve Kur'ân-ı Kerîm tilâvet edilir. "Yâsîn" ve "Ra'd" sûrelerinin okunması tavsiye edilmiştir.
Peygamberimiz, "Her kimin son sözü "Lâ ilâhe illallâh" olursa, o cennete girer" buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Cenâiz, 20; Hâkim, el-Müstedrek, I, 351) Yine başka bir hadis-i şerifte "Ölmek üzere olanlarınıza "Lâ ilâhe illallâh" demeyi telkin ediniz." buyurulmuştur. (Müslim, Cenâiz, 1; bkz: Ebû Dâvud, Cenâiz, 16; Tirmîzî, Cenâiz, 7) Bu sebeple ölmekte olan bir kimseye "Kelime-i Şehâdet" söylemesi telkin edilir. Yanında kelime-i şehâdet söylenerek teşvik edilir, fakat zorlanmaz. Güzel sözler söylenir, ölümün sıkıntılarına karşı sabır tavsiye edilir.

Öldükten Sonra


Ölen insan, sırtüstü ve düzgün bir şekilde yatırılır. Boynu, elleri, ayakları düzeltilir, gözleri kapatılır. Çene altından başa doğru biz bezle bağlanıp çenesi kapatılır. Kolları iki yana uzatılır. Hemen yıkanmayacaksa elbisesi soyulur, yatağından alınır, sert ve serin bir yere konulur, bir örtü ile örtülür. Ölünün bulunduğu yere güzel koku saçılır.
Ölen bir müslümanı yıkamak, kefenlemek ve cenâze namazını kılıp bir mezara gömmek, o şahsın ölümünden haberi olan müslümanlara "farz-ı kifâye"dir. Eğer bir grup müslüman bu farzı yerine getirirse, diğerlerinden bu farz düşer. Eğer kimse yerine getirmezse bunda kusuru olan (haberi olup da buna gücü yeten) bütün müslümanlar bu hâlden sorumlu olurlar.
Ölülerin ardından hayırlarını ve güzel hâllerini anlatmak tavsiye edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Ölülerinizi güzel hâlleriyle hatırlayınız, kötülüklerinden söz etmekten çekininiz." buyurmuştur. (Sahih-i Buharî, Tecrîd-i Sarih, c: 4, hadis: 685)

Ölüyü Yıkama

Ölenin en kısa zamanda yıkanması, kefenlenmesi ve mezarına konulması gerekir.
Ölü, uygun bir yerde, ayakları kıbleye gelecek şekilde yatırılarak temiz, ılık ve bol suyla yıkanır. Yıkarken sabun kullanılır, güzel kokular veren maddeler dökülür.
Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü kadın yıkar. Bir erkek, ölen hanımını kesinlikle yıkayamaz. Zarûret olmadıkça kadının da kocasını yıkaması uygun değildir. (Bir erkeği yıkayacak hiçbir erkek bulunmazsa zarûret gereği hanımı yıkayabilir. Çünkü vefatla beraber hanım dört ay on gün bekler. Kocasından ölüm sebebiyle hemen boşanmış sayılmaz.) En güzeli kadını kadın, erkeği de erkeğin yıkamasıdır.
Ölüyü yıkayanlar, farz olan yıkama görevini yapmaya niyet etmeli, yıkamaya besmele ile başlamalıdır.
Ölüyü yıkarken hürmet göstermeli, avret yerlerini mümkün mertebe örterek yıkama işlemi yapılmalıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz, Hazret-i Ali'nin şahsında müslümanlara hitâben, "Yâ Ali, ölü veya diri hiç kimsenin uyluğuna bakma!" buyurmuştur. Yıkanma sırasında, ölünün göbeğinden dizleri altına kadar olan kısımları uygun bir şekilde örtülür ve giysileri tamamen çıkarılır.
Yıkayıcı, eline uygun bir bez veya eldiven takar. Ölünün örtü ile kapalı bulunan yerlerini temizler. Sonra ölüye abdest aldırır. Ancak ağzına ve burnuna su vermez. Daha sonra bütün bedenini ılık su ve sabunla yıkar, havlu ile kurular.
Ölünün saçları ve tırnakları kesilmez.
Ölü kapalı bir yerde yıkanır. Yıkayıcı ve yardımcılarından başkası onu görmemelidir.
Ölen müslümanın bedeni, müslüman olmayanlara bırakılmaz.
Ölenin başı ile birlikte bedeninin çoğu yoksa yıkanmaz, kefenlenmez, cenâze namazı kılınmaz. Bu gibi ölülerin kalan beden parçaları bir beze sarılarak gömülür.

Kefenleme

Ölen erkek veya kadın her müslümanın cenâzesini bütün bedenini örtecek şekilde temiz bir bez ile kefenlemek farzdır.
Erkekler üç parça kefen bezi ile kefenlenir. Kadınlarda buna bir başörtüsü ile göğüs örtüsü eklenir.
Kefenin birinci parçası gömlek gibi olur. Ölünün boyun kısmından ayaklarına kadar uzanır. Bu parçanın yakası olmaz, etrafı oyulmaz.
İkinci parça, eteklik gibidir. Ancak ölünün bedenini baştan ayağa saracak biçimde ve uzunca kesilir.
Üçüncü parça, ölünün bedeninden daha uzunca ve bütün bedeni içine alacak biçimde olur. Ölünün bedeni birinci ve ikinci parçalarla örtüldükten sonra üçüncü parça ile sarılır, baş ve ayağından düğümlenir.
Kefenin beyaz patiskadan olması iyi olur, başka cins ve renkten kefenler de olabilir.
Kadınların saçları ikiye ayrılarak ikinci parça kefen üzerinden göğsünün üzerine uzatılır. Bunun da üzerine yüzünü ve saçlarını örtecek şekilde başörtüsü konulur. Üçüncü parça kefenle bütün beden kapatılır.
Kefen parası ölenin kalan parasından karşılanır. Geriye mal bırakmayanların kefen giderleri, bakmakla yükümlü olduğu kimselerce karşılanır. Bu da mümkün olmazsa, diğer müslüman kardeşlerince karşılanması gerekir. Kadınların kefen paralarını kocaları öder.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol