CEVAT AKŞİT SORU CEVAP
Muhterem Hocamız Cevat Akşit Beyefendi ile yaptığımız yeni bir mülakatı istifadenize arz ediyoruz. Hocaefendi ile yine gündemdeki bazı konular etrafında konuştuk. Bu tashihinden geçen ilk bölümü..
Bu vesile ile birkaç hususu da belirtmekte yarar görüyorum.
1-Biz değişik yazarlarla röportaj yapıyoruz. Ama bu onların site ile organik bir bağları olduğunu göstermez. Onun için Halil Günenç, İsmail Çetin, Salih Ekinci, Cevat Akşit ve diğer hocalarımıza mesajlarınızı sitemiz üzerinden göndermeye uğraşmayınız. Kendilerine ulaşmadan siliniyor çünkü.. Telefonları istemenin beyhude olması gibi..
2-Cevat Hocamızın bir heyet halinde çalıştıkları İmam Serahsi’nin Mebsut adlı 30 ciltlik dev eseri yakında istifadeye arz edilecek. Ayrıca şu andaGümüşhanevi hazretlerinin Levamiul Ukul adlı Ramuz Şerhini tercüme ediyorlar. Bu kadar yoğunluğuna rağmen “sen istediğin zaman gelebilirsin” diye açık kapı bıraktıkları için şahsım adına bilhassa teşekkür ederim.
3-Yanında büyük huzur duyduğum, çok rahatladığım bu müstesna insana Cenab-ı Haktan afiyet ve hayırlı ömürler dilerim. İstifade etmeniz dileklerimle. Salih Okur
Soru: Zaruret durumunda banka kredisi ile ev alınabilir mi?
-Efendim, ben kanaatimi söyleyeceğim. Biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığımız buna cevaz verdi. Vatandaşın ev sahibi olmasını ben çok isterim. İslam’da işverenin işçisini ev sahibi yapma maddesi vardır. Ama İslam’ın bir sistemi var; faiz haramdır.
Faizin devlet tarafından verileni helaldir veya şu şartlarda verileni helaldir diye bir ayırım yok. Faiz haramdır, geneldir.
Mortgage sistemine kafam iki yerde takılır;
1-Alım satım akdinde, satılan şey belli olduğu gibi(niteliği, kalitesi, vasfı, özelliği) fiyatının da bilinmesi lazımdır. Semenin( ödenecek miktarın) bilinmesi lazım. Fiyat belli olmadığı zaman alışveriş geçerli değildir. Böyle bir akit olamaz.
2- Zaruret diyorlar. Benim ona da kafam takılır. Evet, fıkıh kitaplarında meskenin zaruri ihtiyaçlardan olduğu söylenir. Ama hocalar burada kaçamak yapıyorlar.
Mesela, sen memursun, maaş alıyorsun. Ev yapıcam diye dişinden tırnağından kesmişsin. Altmış milyar biriktirmişsin. Şurada duruyor para..Evin yok, kiradasın. Bu paraya zekât gerekmez diyorlar. Yanlış!
Sokakta mı duruyor bu adam? Evi var değil mi? Polis, kirada duran bir adamın evine ancak hâkim kararıyla girebilir değil mi? Mesken dokunulmazlığı vardır, kirada bile olsa.. Demek orası senin evin. Polis bile giremiyor yahu.
Hindistan’a gidiyoruz, O Yeni Delhi’de insanlar kaldırımlarda, açıkta yatıyorlar. Türkiye’de elhamdülillah böyle bir şey yok. Herkesin iyi kötü, ucuz pahalı, başını sokabileceği, kira da olsa bir yeri var.
O halde zaruret yok. O adamı kirada da olsa İslam’ın zaruret maddesine sokamazsınız. Neye zaruretmiş? Hayati bir tehlikesi yok. Zaruret odur, ıztırar odur. Başka türlü yaşama imkânı yoksa zaruret vardır. Kirayla da olsa pekâlâ hayatını sürdürüyor. Benim o zaruret maddesine kafam takılır, kabul edemiyorum.
Soru: Karşı cinsle chatlaşmanın hükmü nedir? Veya aynı işyerinde çalışan bir genç kızla erkeğin insani ilişkilerinde ölçü nedir?
- Tesettür meselesinde buna değindik, ama tekrar değinelim. Dinde teberrücmaddesi var. İslam dini bir hanımın yabancı bir erkeğe karşı teberrücünü yasaklar. Yani çekici görünmesi yasaklanmıştır. Konuşmasıyla, giyimiyle, tavrıyla çekici görünmek hep teberrüc sayılır.
Bir kadın zaruret dolayısı ile bir erkekten alışveriş yapabilir. Ama resmi durmak zorundadır. “Canım, ciğerim nedir bunun fiyatı?” diyemez. Kırıta kırıta gülerek konuşamaz.
Kadın zaten yaradılış itibarıyla caziptir. Allah öyle yaratmış. Bir de böyle bir durum ekledi mi, erkeğin kafasında bir şeyler döner. Allah öyle yaratmış yani, bu böyle… Ne olursa olsun erkekse öyledir. Hoca olsa da, hacı olsa da böyledir. O kadın hakkında kafasında bir şeyler döner.
Allah buna müsaade etmiyor..Kocası için emirdir, sevaptır ama elin erkeğinle zaruret gereği konuşurken resmi duracak…
Telefonda konuşurken de aynı şekilde..Kadının sesi zaten mahremdir. Peygamberimizin hanımları sesleri ahenkli çıkmasın diye ağızlarına çaput koyuyorlarmış. Onlar bizim örneklerimiz.. Böyle olmazsa teberrüc ayetine girer ve haram olur.
-İnternette yazarken…
- Orada da öyle.. Resmi duracak..Elin erkeğinle “canım cicim” olur mu? Mantıken olur mu? Kadın ciddi duracak, ciddi konuşacak. Mesela selam..Bir genç erkek, genç bir kıza selam verebilir mi? Veremez.
-Hocam, şimdi öyle yapınca görgüsüzlük olarak anlıyorlar. Dindar hanımlar bile..
-Hayır, ama biz dinimizin emrini söylüyoruz. Uygulayıp, uygulamamak vatandaşa ait. Biz, gerçeği söylemek istiyoruz. Sen kabul edersin, etmezsin, bu beni ilgilendirmez.
Hz. Aişe(RA)’ye; “Resulullah oruçluyken hanımlarını öper miydi?” diye sorulunca, “Resulullah böyle yapardı. Ama oğlum, o nefsine hâkim insandı. Sen sakın öyle yapma” diyor.
Bu sözden her şey anlaşılıyor. TCK’ da da var, bir delikanlı, bir kıza “çok güzelsin” derse suçtur. Dava açılsa ceza alır. Çünkü ortam müsait. Ama seksenlik bir ihtiyara söylese, onun sarkıntılık olduğunun ispat edilmesi lazım. Ama aynı şey genç bir kıza söylendi mi, sarkıntılık olmadığının ispat edilmesi lazım ki, % 99 öyledir.
Onun için İslam hukukunda kötülüğe giden yolları kapama(sedd-i zeria) bir prensiptir. Bu sebeple kadınlar erkeklerle konuşurken, chatlaşırken resmi olacaklar.
-Chatleşmelerine gerek de yok..
-Yok yok.. Eğer zaruri ihtiyaç varsa diyorum.
-Tebliğ, cihad diye başlıyor, sonra “bir yerde buluşmaya” varıyor iş hocam…
-Kesinlikle olmaz. Onlar cihad yapıyor gari ondan sonra..Birbirleriyle cihad yapıyorlar.(gülüşmeler) Olmaz olmaz..Bunlar gülünç şeyler..
-Hocam, mesela siz bir konferans veriyorsunuz. Kadın erkek karışık, birbirini görür vaziyette oturmaları ne kadar doğru?
-En güzeli ayrı olmaları..Camilere bile ayrı yoldan girdikleri gibi..En güzeli budur. Ama Türkiye’de şimdi bunu nasıl sağlayacaksınız? Yapamazsın. Zaten hemen “kanun, nizam” denir..Birbirlerine değmemeleri, birbirleriyle konuşurken resmi olmaları, hiç olmazsa şarttır.
Soru: İş yerini bankaya veya içkili düğün salonu, bar gibi yerlere kiraya vermek caiz midir?
-Şimdi soruyorsunuz ya, biz de emanettir, sorulunca doğru söyleyeceksin. Zamanın padişahı, valisi Haccac’a emir vermiş “gözdağı vermek için hocaların yarısının kellesini uçur” diye..O da hocaları vali konağına çağırmış. Tek tek hepsine “Hoca, burada iki yol var. Biri cellada gidiyor, diğeri sokağa çıkıyor, buyur” demiş.
Şansına herif, cellâda giden yola giderse, kafası uçuyor. En son gelen hoca akıllı.. “Vali hazretleri” demiş, “hangisi sokağa çıkıyor?” “Şu çıkıyor” demiş, doğruyu söylemiş.
Yaveri demiş ki; “hem adamın kellesini uçurmak için çağırdın, hem de doğruyu söylüyorsun.”
-Bana soru sordu. Soru sorduğu zaman doğruyu söylemek zorundayım. Emanet çünkü” demiş.
Şimdi, ben de doğru bildiğimi söyleyeceğim arkadaş! Ben, İmam-ı Azam’a çok hayranım. İmam-ı Azamcıyım. İmam-ı Azamcı olmayanlara düşmanlık anlamına gelmez ha.
-“Cı” kelimesini kullanmanız daha önce tenkit almıştı.(gülüşmeler)
-Tenkit alır..Yani çok sevdiğimi anlatmak istiyorum. Bak, ben İmam-ı Şafii hazretlerini çok sevdiğimden, ABD’deyken, Kahire’ye gidip, üç gün Mısır’da kaldım. Bütün hocalara saygım büyük. Beni köylü biri olarak kabul edin. Sevdiğimi ifade eden bir kelime.(gülüşmeler)
İmam-ı Azam hazretlerine göre kira akti meşru bir akittir. Alışveriş de meşru bir akittir. Onun için “bir bağcı üzümünü şarap fabrikasına satabilir” diyor. Şarap yapan düşünsün, vebal onun. Ama talebeleri buna itiraz etmiş. “Bile bile lades olur mu?” kabilinden. Onlar kabul etmemiş.
İşin hukuk tekniği bakımından İmam-ı Azam haklı. Modern hukukta da yasak konuları çok sıkıdır, yorum yapılmaz. Ceza hukukunda kıyasa yer yoktur. İmam-ı Azam’ın tekniği, modern hukuk tekniği..Alışveriş helalse ben ona ceza uygulayamam diyor. Ama talebeleri itiraz ediyorlar.
-Ama bu durum “Günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” ayetinin içine girmez mi?
-İşte talebelerinin itiraz noktası da o..Bu konularda ben de “kira akdi meşru bir akittir” derim. Ama bana desen “sen verir misin?” Ben vermem. Ben faiz müessesine çok fazla para verseler bile dükkânımı kiralamam. Sözümü tutacaklarsa “bankaya verme, başka yere ver” derim. Ama “toptan yasaktır” diyemem. Olsa olsa “kerahattır” derim.
-İçkili bar, düğün salonu gibi yerler içinde geçerli değil mi?
-Aynı şeyleri söylerim. Hanefilikte, İmam-ı Azam bir şey deyip de, İmameyn (İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed) ayrı bir şey söyledi mi, vatandaşınseçim hakkı vardır.
-Böyle durumlarda İmameyne uymak durumunda değil miyiz?
-Hayır, ikisinden birine uyabilirsin. Ama ben böyle yerlere kiraya vermem, fikrimi soran arkadaşlara da “yoo..yoo..Az olsun temiz olsun” derim.
Soru: Otobüs ve Trende namaz kılınabilir mi?
- Ben on dört sene Edirne’ye gittim, geldim. Yolculuğa da çok sık çıkıyoruz. Şimdi yaşlanınca yolculuk insana zor geliyor ama eskiden gezmeyi çok severdim. Mesela, eskiden Pamukkale Ekspresi ile Denizli’ye giderdik. Sabaha kadar gidiyor, akşam, yatsı, sabah namazları trende..
Böyle durumlarda emirler gücün yettiği kadardır. “Teklif-i malayutak muhaldir”(Takatinizin üzerinde işin teklifi imkânsızdır) Ehl-i Sünnetin prensiplerindendir. Mesela, hasta olup ayakta duramayana namazda kıyam şartı kalkar.
Onun gibi, tren de ve otobüste de ayakta kılmazsın. Zira sarsıntıda düşer, beyin kanamasından gidersin. “وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ” (Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara,2/195) emri var, oturacaksın. Oturarak kılmak zorundasın.
Oturunca, camdan bakarak güneşin hareketlerini tespit edip, kıbleyi bulursun veya orada bilen birine sorar, kıbleyi tayin edersin.
Vasıta kıbleye doğru döndüğü zaman hemen namaza durursun. Artık namazda ne tarafa dönerse dönsün, problem yok.
-Kıbleyi araştırmadan önümüze doğru dursak..
-Yooo.. Olmaz..Kıble farz ya..Elinden geldiği müddetçe kıbleyi bulmak zorundasın. Otobüste, trende bu şartlarda namaz olur. Ama başını rükû ve secdede önündeki koltuğa koymak mekruhtur, yanlıştır. Biraz eğileceksiniz rükû olacak, az daha eğileceksiniz secde olacak. Bunu, vasıta hiç durmadığı zaman için söyledim. Ama, eğer tren veya otobüs namaz vakitleri içinde mola veriyorsa o zaman vasıtada kılınmaz. Durulduğu yerde kılınacak..
-Peki vasıtada kılmak yerine namazları birleştirsek, yani cem yapsak daha uygun olmaz mı?
-Hayır olmaz. Çünkü Hanefi mezhebine göre Arafat Ve Muzdelife hariç namazlar cem edilemez.
Oralarda Resulullah istisna etmiş. Yetkisi var, şariidir. Hacılar orada da dua etsinler, sevap kazansınlar diye Arafat’ta öğle namazı girince öğle namazını, arkasından ikindi namazını kılmış. Yetkisi vardır, istisnadır. Muzdelife’de de akşam ile yatsı namazını birleştirmiş. Bu istisnadır, istisnalar kaideyi bozmaz.
Kaide ne? “namazlar vakitlerine göre eda edilir.” Vakitler namazların sebepleridir. Vakitler durmadan tekrar ettiği için namazlar da durmadan tekrar eder. Vakit tekrar etmezse namaz da tekrar etmez. Kuzey Avrupa’da bazı yerlerde yatsı vakti girmediği için yatsı namazı kılınmaması gibi.
Ben diğer mezheplerin görüşlerine karışmıyorum. Hanefi mezhebinin görüşünü size arz ediyorum. İmam-ı Azam hukuk tekniğini çok iyi bilen bir insan. Metne öncelik tanıyor. Biliyorsunuz, modern hukukta da “kanunlar lafza göre yorumlanır.” İçinden çıkamadıysanız altına gidersiniz. Yoksa aslolan neyse ona uyarsınız.
Benim doktora hocam hiç camiye gitmeyen bir adamdı. İmam-ı Azam’ın sırf bu gibi fikirlerinden yön değiştirdi. “Müthiş hukukçu yahu” dedi. Ona hayran oldu..
Evet, İmam-ı Azam’ın görüşü böyle. Onun için cem etme olmaz arkadaş! İnşallah biz bu Mebsut tercümemizi bastırdığımızda vatandaşlarımız neden ve niçinleri görecekler.
İmam-ı Azam, Şafii, Maliki, Ahmed bin Hanbel..Bunlar çok büyük insanlar. Çok büyük adamlar gelmiş, ama ölmüş, kaybolmuş..Bunlar kaybolmamış..Bu çok önemli bir maddedir. Demek Cenab-ı Hak bunları çok fazla sevmiş. Onun için asırlardır herkes bunların peşinden gidiyor, bu hususu gözden kaçırmamak lazım. Allah hepsinden razı olsun. Hepsi de hak mezheptir. Ama bir insan bunlardan birini seçecek, onun yolunda devam edecek.
Bu cem meselesinde iki tarafın delilleri var..Müsaade ederseniz onu anlatayım. Vakti gelmeden namaz kılınmaz. Vakit namazın sebebidir. Sebeb olmadan müsebbeb olmaz. Usul-i fıkıh kuralı bunlar.
إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَاباً مَّوْقُوتاً
“Namaz müminler için belli vakitlerde farz kılınmıştır” (Nisa, 4/103) Ayette “yolculuk hariç” diye bir madde yok. Ayet gayet açık, sarihtir.
Bir sahabe “vallahi diyor, “Resulullah öğle ikindiyi birleştirdi.” Sahabeye yalan söyledi diyemeyiz. Sahabe böyle deyince, İmam Şafii “tamam” demiş “yolculukta namazları birleştirebilirsin.”
İmam-ı Azam ise “asla birleştiremezsin” demiş. Neden? Çünkü Abdullah bin Mesud “Kim, Resulullah namazları birleştirdi” derse, vallahi Resulullah’a iftira etmiş olur” diyor. Abdullah bin Ömer de böyle söylüyor. İmam-ı Azam ise böyle ihtilaflı durumlarda âlim sahabelerin rivayetlerini esas alıyor.
Bir de şunu söylememe müsaade edin. Şimdi, bizim, Müslümanlığı kimseye bırakmayan bazı gençlerimiz “o da hak mezheptir canım.. canım” deyip, bakıyorsun yolculukta işine geldiği zaman Şafii oluyor, bir yere gidiyor, Hanefi oluyor.
Yoo.. yoo.. Öyle şey olmaz. Birini seçeceksin. O da sahabi, o da sahabi. Ama bak “âlim olan sahabenin görüşünü alıyorum” diyor İmam-ı Azam. “öteki anlayamadı meseleyi” diyor.
İmam Şafii de diyor ki “sahabe olsun da kim olursa olsun.”
İkisinin de dayanağı var. Onun için, prensipler farklı olduğundan, biri haram, diğeri helal diyor.
Eee.. O zaman o prensiplere göre adam bir yol, bir şablon çizmiş. Onu bozarsınız o zat sizin sorumluluğunuzu üstlenmez. İmamınızdır o..
يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ
“Biz o gün insanları imamlarıyla çağırırız” (İsra;17: 71) ayeti gereğince mahşer günü “gelin bakalım” diyecekler, “İmam-ı Azam’a göre namaz kılan, oruç tutan, hac yapanlar.” Hesabı İmam-ı Azam verecek. Ne zaman verecek? Onun içtihadına uygun hareket etmişse..
Ama bir ondan almış, bir bundan almış. İkisi de “kabul etmem” diyecek..
Soru: Burçların insan karakterine etkisi var mıdır?
-Ayın, güneşin durumlarının insan vücuduna etki etmesi var.
-Mesela koç burcundakilerde şu alametler olur diyebilir miyiz?
-Yoo o kadar diyemeyiz. O zaman falcılığa doğru gider iş. Bunlar çok suiistimale müsait şeyler. “Şu burçtan doğan iyi adam olur, bu burçtan doğan şöyle olur” diye genelleştiremeyiz.
Ama ay ve güneşin hareketlerinin insan ruhuna etkilerinden bahsedebiliriz. Anadolu’da da tecrübe edilmiştir, ayın ilk günü fidan dikmezler, kurt olur diye. Tecrübe ile sabit.
Fıkıh kitaplarında da var, kocasının iktidarsız olduğundan boşanma talep eden kadına “bir sene bekleyeceksin” denilir. Çünkü ayın durumlarına, burçların durumlarına göre insanda cinsellik artıyor, eksiliyor. Burçlar insan fiziği ve ruhi haletini etkiliyor ama yüzde yüz bundandır demek İslam’a terstir, gayb’a taş atmaktır.
Etkilidir, doğrudur. Etkili olmaz mı canım? Mesela, soğuk iklimlerde yaşayanların fiziğine ve ruh haline tesir eder. Mesela bugün Helsinki’de çocuk 22 yaşında buluğa eriyor, Arabistan gibi sıcak iklimlerde ise 10-12 yaşlarında..
-Mesela şu burçta liderler doğar deniyor..
-Olur mu canım.. Yüzde yüz böyledir diyemeyiz. Falcılar buradan tutturuyor işi. İnsanları istismar ediyorlar. Hani etkisi oluyor, bazen tutuyor ya.. “Ulan bak tuttu” dedirterek, insanlar üzerinde hegemonya kurmuşlar. Onlara asla dinde yer yok. Faktördür, ilgilidir. Ama, yüzde yüz öyledir diyemeyiz.
-Soru: Bir kadın ihtiyaç durumunda erkek akupunktiriste gidebilir mi?
-Kadın doktor bulamıyorsa, erkek bile olsa uzmanına gidebilir. Bu akupunktur olsun, başka konu olsun. Yalnız fıkıh kitaplarında yeri var. Hani Kur’an-ı Kerim’de;
يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا
“Harama bakmayın, gözünüzü indirin, güzelliklerinizi göstermeyin. El, yüz, ayaklar gibi ortaya çıkanlar hariç” (Nur:24: 31) ayetinde olduğu gibi, doktor da sadece kendisine lazım olan uzva bakabilir. “Her tarafını soyun” diyemez.
Zaten doktorlar hastayı kasabın eti keserken gördüğü gibi görüyorlar. Bir doktordan da hastasına bakarken böyle kötü şeyler beklenemez. Ama ben dinin sınırlarını öğretme bakımından arz ediyorum.
Soru: Kefir içmenin hükmü nedir?
-Ben kefir içmedim. Ama Cola içiyorum, gazoz içiyorum. Hanefi mezhebinden olduğum için problem görmüyorum. Cola’da alkol olabilir. Hanefi mezhebinde alkol temizdir, pis değildir. Şarap pistir. Şarap cinsinden, kokuşma yoluyla elde edilen içkiler pistir. Damıtılma yoluyla elde edilenler pis değildir. Sarhoş ettiği için içilmesi haramdır. Onun için kolonyayı elinize sürebilirsiniz. Alkolle temizlik yapabilirsiniz.
Şimdi ben sivilcelerim için kolonyalı mendil kullandım. Mikropları sarhoş ediyormuş. Sarhoş edince vücudun direnç mekanizmaları da onu yok ediyor, tedavi ediyor. Usul böyle..
Otuz sene Cola içmedim. Son zamanlarda ilaç kullandığım için, bir bardak içtim mi hazma kolaylık oluyor.
Kefir meyhanede satılan bir içki değil. Ben içmesem bile, çünkü hiç görmedim, es geçerim..
Soru: Müezzinin sesinin çirkinliğinden dolayı ezanını dinlemek istemeyen mesul olur mu?
-Adam şimdi imama kızıyor, camiye gitmiyor. Müezzini beğenmiyor, ezana küsüyor. Yanlış!
Onu müftü düşünecek, yetkililer düşünecek. Milleti iğrendirecek adamları müezzin yapmayacaklar. Adam kaçırır cinsinden, tiksindirici, dana böğürür gibi böğüren görevliye ezan okutmak mekruhtur. Vebali onu vazifelendirenindir.
İmamın, cemaati çoğaltıcı güzellikleri yapması lazım. Aksini yapması mekruhtur, yanlıştır, lanet sebebidir.
Onu, müftü düşünecek. Güzel adam seçecek. Milleti coşturacak, camiye doğru koşturacak cinsten kişileri seçecek. Görmüyon mu, Peygamberimiz bile bir sürü adam varken “Bilal sen oku” demiş. Neden? Sesi güzel çünkü..Herkesi camiye toplasın diye..
Ama biz, herifin sesi çirkin diye “ne biçim ezan” demeyeceğiz, diyemeyiz.Ezan güzeldir. Biz ezanın kendisine saygılı olmak zorundayız. Ezana saygılı olmazsak vebal altına gireriz. Ezan okunduğu zaman, kahvedekiler tavla oynuyorlarsa bırakacaklar. Bacak bacak üstüne atmışsa indirecek, saygı duyacak..
Duymazsa yarın hesap verir. Ezan dinin özüdür çünkü. Tevhid inancının özüdür. Şeair-i İslam’dandır. Bir memleketin Müslüman olduğunun alametidir. Bir memlekette ezan okunmadığı zaman, “kâfir memleket” deseniz başınız ağrımaz. Ama ezan okuna yere de kâfir memleket” diyemezsiniz.
Bir Müslüman da, İslam alameti olan bir şeye saygı duymak zorundadır. Ezan okununca camiye gitmesi emirdir. Emri yerine getirmemişse inkâr etmemek kaydıyla büyük günahtır. Ama hiç olmazsa saygı duymalı..Bir de oradan hesap verir, saygı duymazsa.. Ezanın kendisi güzel çünkü..Hoşlanmadı mı müftüye diyecek “Bu adam milleti iğrendiriyor, gereğini yapın” diye..Ezana laf edemez..