Hz. Peygamber'le tartışan kadın,Nihat HATİPOĞLU,Makalesi,makaleleri,İslami makaleler,dini makaleler,hakkında makaleler,bilgiler

Nihat HATİPOĞLU  nhatipoglu@hurriyet.com.tr

Hz. Peygamber'le tartışan kadın!

KURAN-I Kerim'deki 4. surenin adı "Nisa" Suresi'dir. Nisa, kadınlar anlamındadır. Kadınlar Suresi demek. Kuran-ı Kerim'de "rical", yani erkekler anlamında herhangi bir sure yoktur.

Kuran-ı Kerim'de, bazı peygamberlerin isimleri surelere verilmiştir. Yusuf, Yunus, İbrahim veya Lokman (peygamberliği tartışmalıdır) sureleri gibi. Peygamber olan erkekler sureye isim olabilmiştir. Bu genel kuralın tek istisnası "Meryem" Suresi'dir.

Hz. İsa'nın annesi, peygamber olmamakla beraber bir sureye isim olabilmiştir. Peygamber olmayan tek kişiliktir. Kuran-ı Kerim her fırsatta kadını onurlandırmış, ön plana çıkarmıştır. Toplumun gündeminde kalsın diye.

* * *

Kuran-ı Kerim'deki en manidar surelerden biri de 58. sırada yer alan "Mücadele" Suresi'dir. Medine'de inen bu surenin kadınlar açısından anlamlı bir hikáyesi (sebeb-i nüzulu-iniş gerekçesi) vardır. Mücadele, peygamberle tartışan kadın anlamına da gelir. Olay şöyle gelişti:

"Hz. Havle" iman eden bir kadındı. Evs (RA) isimli, sert tabiatlı bir adamla evliydi. Bir gün Evs (RA), karısını boşadı. Bu boşanmayı gerçekleştirirken de eskiden Araplar arasında yaygın olarak yapılan ve "zihar" olarak adlandırılan bir yöntemi kullandı.

Araplar, eşlerinin bazı hassas noktalarını, anneleri-bacıları gibi evlenmeleri yasak olan akrabalarına benzetirlerse bu boşanma sebebi sayılırdı. Evs (RA) de eşine, "Sen bana anamın sırtı gibisin" diyerek aralarındaki akdini sona erdirmek istedi.

İşte bu olaya muhatap olan Hz. Havle, soluğu Hz. Peygamber'in (SAV) yanında aldı. Hz. Havle tepkiliydi. Hz. Havle yorgundu. Hz. Havle bezgindi. Hz. Havle mağdurdu. Hz. Havle çaresizdi. Çareyi Hz. Peygamber'de (SAV) bulacaktı.

Havle (RA), Peygamber'in (SAV) evine geldi. Efendimiz (SAV) dinliyordu. İsyan edercesine kocasını, Peygamberimize şikáyet etmeye başladı. Şöyle diyordu: "Ey Allah'ın elçisi! Evs, benim malımı-mülkümü yedi. Gençliğimi tüketti. Onun için çocuklar doğurdum. Şimdi ise yaşlandım. Çocuk doğuramaz hale geldim. O da zihar yaparak beni boşadı. Beni ortada bıraktı. Ya Rabbi, halimi sana arz ediyorum. Bu halimi sana şikáyet ediyorum."

Havle'
yi büyük bir dikkat ve saygıyla dinleyen Hz. Peygamber (SAV) bir an duraksadı. Sonra, "Bu tür boşamalarla ilgili Rabbimden bana herhangi bir ölçü gelmiş değildir" cevabını verdi. Çünkü O (SAV), Yüce Allah'tan vahiy gelmedikçe kendi heva ve arzusuna göre konuşmazdı. Yüce Allah'ın kendisine müsaade ettiği konular hariç, mutlaka vahiy beklerdi.

Ama çok geçmeden Yüce Rabbimiz, "Halimi sana iletiyorum" diyen bu mağdur kadının yakarışına cevap verdi. Ötelerden, ötelerin de ötesinden cevap geliyordu. Yüce Allah'ın, "Senin sesini, yakarışını, isyanını duydum. Yalnız değilsin, sözün duyulmuştur, gökte yankılanmıştır Havle! Arzu ettiğin konuda sana cevap verilecek ve sen rahatlayacaksın" anlamında ayeti inecektir.

Yüce Rabbimiz, Havle'ye cevap veriyordu. Öylesine bir cevap ki Medine'de yankılanmadık, konuşulmadık ne sokak ne ev bırakacaktı. Günlerce her mekánda Havle'nin yakarışına verilen cevap konuşulacaktı. Havle gibi mazlum ve mağdur bütün kadınlar, bir anlamda "erkeği cezalandıran" bu ayetleri gururla okuyacaklar.

Yüce Allah, karısını bu şekilde boşamak isteyen erkeğe bu işin çirkin olduğunu ilettikten sonra, ya köle azadı, ya iki ay üst üste oruç veya 60 fakiri doyurma cezası verecektir. Eşine dönmenin bedeli olarak. Tekrar eşine yaklaşmak istersen bunu ödeyeceksin. Kadın değil, erkek bunu ödeyecek. Çünkü kadın mağdur oluyordu. Rabbimiz, mağdurun yanında, mazlumun yanında.

"Mücadele" Suresi'nin ilk ayetleri indiğinde yüzü sevincinden ay gibi parlayan Peygamberimiz (SAV), Havle'yi çağıracak ve "Seni müjdelerim Havle! Allah senin sesini duymuştur" dedikten sonra ilk ayeti okuyacaktır: "Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikáyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah işitendir, bilendir." (Mücadele 58, 1)

Hz. Havle
bugün bile horlanmış, zorlanmış, terk edilmiş, önemsenmemiş, gençliğinden sonra kenara itilmiş bütün kadınların ortak isyanı olmuştur. Sembol olmuştur. Önemsenmediklerini zanneden kadınlara, "Hayır, Rabbiniz sizi önemsiyor. Rabbiniz sizin adınıza zulmeden erkeğe dünyada cezalar getirdiği gibi ahirette de hesap soracak". Üzülmeyin, sesinizi Rabbiniz duyuyor, halinizi görüyor cevabıdır Mücadele Suresi.

* * *

Yıllar geçer. İki büklüm bir kadın Medine çarşısında Hz. Ömer'in önüne geçer. Bir şey sorar. Uzun boylu Hz. Ömer eğilir, diz çöker. Ellerini kadının omzuna koyar. Söyle nine der. Kadın dakikalarca konuşur, Hz. Ömer dinler. Medine'nin lider kadrosu ise hayret içindedir. Bu ihtiyar nineye bu kadar zaman feda edilir mi(!). Nihayet kadın anlatacağını anlatır ve gider. Hz. Ömer doğrulur.

Orada bulunanlardan biri, "Ey müminlerin emiri! Şu Kureyş'in liderlerini şu nine için o kadar bekletmeye değer miydi" diye sorunca Hz. Ömer hışımla döner. Herkesin duyacağı bir ses tonuyla: "Ne diyorsun! Yazık sana. Bu kadın Havle'dir. Allah (CC) yedi gök ötesinden onu duydu, hakkında ayet indirdi de Ömer mi onu dinlemeyecek. Vallahi bütün bir gün beni tutsaydı, öylesine duracaktım. Problemini halletmeden gitmeyecektim."

Sormak istiyorum; Kuran'ı bu bakışla hiç okuyabiliyor muyuz?

SORALIM  ÖĞRENELİM

Ötanazi dinen yasak mı?

M. Emin ŞAHİN/HATAY

İslam dinine göre kişinin kendi canına kıyması (intihar) yasak olduğu gibi, tıbbi verilere göre yaşama ümidi kalmamış veya şiddetli acılar hisseden bir insanın yaşamına bir başkasının eliyle son verilmesi talebi olan ötanazi de yasaktır. Zira son saniyede bile herhangi bir tedavi gelişebilir. Hayattan ümit kesmek doğru değildir.

Hastadan solunum cihazı hangi hallerde çekilebilir?

Abdullah AYDIN/YOZGAT

Yoğun bakım cihazına bağımlı olarak yaşamını sürdüren kimselerin, solunum cihazından ayrılması için iki önemli şart vardır.

1- Kalp ve solunum tamamen durmuş olmalı ve oradaki uzman doktorların tamamının bu durumdan geri dönüşün artık imkánsız olduğu sonucuna varmaları.

2- Beynin bütün fonksiyonlarının kesin olarak durmuş olması ve uzman doktorların bu durumdan geri dönüş olmadığına ve beynin çözülmeye başladığına hükmetmeleri şarttır.

Bu şartlar gerçekleşirse solunum cihazı kapatılabilir.

Cenazede hocanın "Nasıl bilirdiniz?" sözü gerekli midir?

Ölen kişinin iyi bir insan olduğuna dair Müslümanların şahitlik etmelerine "tezkiye" denir. Peygamberimiz (SAV) bir ölüye iyi şahitlik edilince "Ona cennet hak oldu" buyurmuştur. Kötü şahitlik edilince de azap göreceğini belirtmiştir. (Buhari, Cenaiz, 86; Müslim, Cenaiz, 60)
  1.  hayal-koprusu.tr.gg/Yusuf-Aleyhisselam.htm
  2. PEYGAMBERİMİZDEN KISSALAR
  3. Cennet’e götüren amel:

    Muaz İbni Cebel anlatıyor: Bir seferinde,Peygamber Aleyhisselamla beraberdim. Bir gün yakınında sabah etmiştim. Yürüyorduk: “Ya Allah’ın Nebisi! Bana bir amelden haber ver ki beni cennete koysun,cehennemden uzaklaştırsın” dedim. Buyurdular ki: “Büyük bir şey sordun. Mâmâfih o,Allah-u Tealanın müesser kıldığı kimseye kolaydır. Allah’a ibadet edersin,O’na hiç bir ortak koşmazsın,namaz kılarsın,zekat verirsin,ramazan orucunu tutarsın,haccedersin. Allah Rasulu şöyle devam ettiler: “Sana hayrın kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır,sadaka günahı söndürür. Gecenin göbeğinde adamın namazı…. Ve Rasulullah şu ayetleri okudular: “Görsen o vakit ki mücrimler,Rabb’lerinin huzurunda başlarını eğmişler:Ey Rabbimiz!gördük, dinledik. Şimdi bizi geri çevir,iyi bir amel işleyelim. Zirâ yakinen bildik derler. Eğer dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik. Fakat,Ben’den şu söz hak oldu: Elbet ve elbet cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım.O halde,tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını. İşte biz de seni unuttuk. Yapıp durduğunuz işler yüzünden tadın ebediyet azabını.Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman ederler ki,onlarla kendilerine nasihat verildiği vakit secdelere kapanırlar ve Rabb’lerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler.” (secde 12-15)

    Allah’ın merhameti: 
    Hz. Ömer anlatıyor.Bir gün Rasul Ekrem esirler arasında çocuğundan ayrılmış bir kadın gördü. Kadın çocuğu- nun hasretinden rast gelen çocuğu kucağına alıyor,onu sevip emziriyordu. Rasul-i ekrem ashabına: “Hiç bu kadın çocuğunu ateşe atar mı ” diye sordu. Ashab “asla ” cevabını verdi. Bunun üzerine Rasul-i ekrem : ” O halde biliniz ki;Allah’ın kullarına merhameti,bu kadının çocuğuna merhametinden daha fazladır.” buyurdu.

    Kötü konuşana karşı:
    Bir gün bir adam Allah Rasulünün huzurunda Hz. Ebubekir’e küfretmişti. Hz. Ebubekir cevap vermemiş,adam üçüncü defa küfredince Oda cevap vermiş. Bunun üzerine Allah Rasulü oradan kalkıp gitmişler. Hz. Ebubekir üzgün ve kırgın Rasulullah’ın yanına varmış ve demiş ki: “O bana küfrederken oturuyordunuz. Ben ona cevap verince kalktınız ve gittiniz. “ Rasulullah şöyle buyurmuşlar: “Bir melek senin adına ona cevap veriyordu.Sen karşılık verince,o melek gitti ve yerine şeytan geldi. Şeytan gelince de ben orada oturamadım.” Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi: “Allah fena sözün açıklanmasını sevmez,ancak zulme uğrayanlar başkadır. Allah işiticidir,bilicidir. Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz yahud bir kötülüğü affederseniz,şüphe yok ki Allah çok afedicidir. Çok güçlüdür.” Bir başka rivayetde; bir kavme bir misafir gelmiş,yemek vermişler. Fakat şikayet etmiş. Şikayetinden dolayı da azarlanmış. Bunun üzerine yukarıda ki ayet inmiştir. Bu da gösteriyor ki, hakkına riayet edilmeyen misafir,mazlumlar sınıfından sayılır.
  4. http://www.islamisorucevap.com/
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol