Ehli Beyt Sevgisi,NEDİR,HEPSİ,NASIL,TÜMÜ,İNDİR,NASILDIR,NELERDİR,NASIL YAPILIR,NE İŞE YARAR

Ehl-i Beyt Sevgisi Yazdır E-posta
hikmet.net   
28.01.2008

Ehl-i beyt, lügatte "ev halkı" manasına gelir. Genel manada, Peygamber Efendimiz'in ailesini, hanımlarını, akrabalarını, torunlarını da içine alan bu tabir, has manada ele alındığında, tarihteki kullanılagelen şekline baktığımızda da anlaşıldığı üzere, Peygamber Efendimiz'in (sas) Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma validemizle beraber, o ikisinden devam eden neslini ifade eder.

 Bununla beraber, Peygamberimizin beyan buyurdukları "Her takva sahibi kimse Muhammed'in Ehl-i Beytindendir"[1] ifadelerine bakarak, ehl-i beyt mefhumunun dairesini daha geniş olduğunu da düşünebiliriz. Fakat bu meseleyi, daha geniş olara başka bir makaleye havale ederek, burada hususiyle Ehl-i Beyt sevgisini nazarlarınıza arz etmek istiyoruz.

Şura suresinin 23. ayetinde "De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hiçbir karşılık yoktur." buyrularak, ümmet-i Muhammed'in (sas), Efendimiz'in akrabalarına ve bilhassa da ehl-i beytine karşı saygılı olmaları istenmiştir.  Peygamber Efendimiz (sas), birçok hadisinde, Hazreti Ali başta olmak üzere kendi nesli hakkında ümmetini ikaz ve irşad buyurmuş, ehl-i beyte karşı saygı dolu bir bakış oluşturmuştur. Veda hutbesinde beyan buyrulan şu hadis-i şerif, bu konuda bir örnektir ve Şura suresinde geçen "akraba sevgisi" ifadesinin de tefsiri mahiyetindedir:  "Size iki şey bırakıyorum. Onlara sahip çıktıkça yoldan çıkmazsınız: Birisi Allah'ın kitabı Kur'an, diğer benim ehl-i beytim."[2]

Elbette ki, Peygamber Efendimiz'in kendi neslini nazara vermesi, sırf bir cibillî yakınlıktan dolayı değildir. Böyle bir anlayıştan Peygamber Efendimiz ve O'nun pak nesli fersah fersah uzaktır. Öyleyse, burada başka bir hikmet aramak gerekir. Esasen bu sözüyle Peygamber Efendimiz (sas), ilerde, fitne ve bidatların çıktığı, fesadın her tarafı kasıp kavurduğu, dinden uzaklaşıldığı, Kur'an'ı temsil eden bir cemaatin kalmadığı dönemlerde, kendi neslinden olanların dine sahip çıkacaklarını, dolayısıyla ehl-i beytine sahip çıkanların, onları sevenlerin dine sahip çıkmış olacaklarını işaret buyurmuştur.

Bir başka rivayette, Peygamberimizin buradaki "ehl-i beyt" kelimesi yerine "sünnetim" buyurduğu ifade edilmiştir. Buradan şöyle bir mana anlayabiliriz: İleride benim sünnetimi, benim yolumu, ehl-i beytim temsil edip koruyacaktır. Onun için onlara sahip çıkarsanız, sünnetimden ayrılmamış olursunuz.

Evet, Efendimiz (sas), bu türlü beyanlarıyla, hem dinine sahip çıkılmasını istemiş hem ileride maruz kalacakları sıkıntılardan dolayı kendi pâk neslini önceden teselli etmiş, hem de yapacakları fedakarlık ve hilafetten çekilme gibi feragatlerinden dolayı da tebrik etmek istemiştir. Bu manada Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'in (radıyallahu anhümâ) başlarını okşamış, boyunlarını öpmüş, "Hasan ve Hüseyin, cennet ehlinin iki gencidir."[3] demiş ve "Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!"[4] gibi dualarda bulunmuştur. Cennetle müjdelenmiş bu iki gencin babası olan Hazreti Ali hakkında ise pek çok inci mercan sözler söylemiştir. Bu hadisi şeriflerden bazılarını örnek verelim: "Ben kimin efendisi isem, Ali de onun efendisidir."[5], "Her Peygamberin nesli kendindendir, benim neslim Ali'dendir."[6] "Cennet üç kişinin hasretini çeker: Ali, Ammar bin Yâsir ve Selman."[7]

Tarih de göstermiştir ki, Peygamber Efendimizin en büyük sevgisine mazhar olan bu mübarek nesil, ümmete ümit olmuşlar, daima dine hizmet için yaşamışlar ve bu hizmet içindeyken Allah'a yürümüşlerdir. Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin Hazreti Hasan efendilerimizden sonra, Caferi Sadık (r.a.), Muhammed Bakır (r.a.), Zeynelabidin Hazretleri (r.a.), Abdülkadir Geylanî (k.s), Şah-ı Nakşibend (k.s.) ve daha nice dev kametler, bulundukları devirleri aydınlatan birer yıldız gibi hep parlamışlar ve insanlığa ışık kaynağı olmuşlardır.

Evet, ehl-i Beyt, ister özel manasıyla Peygamber Efendimiz'in mübarek nesli olarak düşünülsün, ister geniş manasıyla akrabaları da dairenin içine alınsın, isterse de en geniş manasıyla Peygamberimizin gerçek mirası olan dine ve ilme hizmeti hayatlarının gayesi haline getirenler mülahazaya alınsın, hepsi de sevilmeye layıktır, sevilmelidir, sevileceklerdir.

Allah, onların şefaatlerine bizleri de nail eylesin.. amin..

[1] Câmiu's-Sagîr, 1/55

[2] Müsned, 5/181; Müslim, Fedâilü's-Sahâbe 36, Tirmizî, Menakıb 31

[3] Tirmizi, Menakıb, (3778

[4] Tirmizi, Menakıb, (3784

[5] Tirmizi, Menakıb 19; İbni Mace, Mukaddime 11

[6] Taberanî, el-Mucemü'l Kebir 3/43; Deylemî, Müsned 1/172

[7] Tabakât, 4/85

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol