BULMACA SÖZLÜĞÜ Y-HARFİ

PYaban arısı.:SARICA

Yaban armudu. : AHLAT

Yaban atlarına bakan kimse,yabani at çobanı.:HERGELECİ

Yaban gülü.: NESTEREN

Yaban havucu.:KARAKAVZA

Yaban kazı. : LÖKEŞE: SAKARMEKE

Yaban kedisi.:GAPAR.:OSELO

Yaban mersini. : KEÇİ YEMİŞİ .:LİKAPA

Yaban ördeği.:MEZGELDEK

Yaban pancarıyla yapılan ekşi bir yemek.:TIRŞIK

Yaban sümbülü adıyla da bilinen bir kır bitkisi.:KEDİNANESİ

Yaban tere’si. : HOROZCUK

Yabancı devlet elçiliklerine ait arabaların plakalarında kullanılan kısaltma.Kor diplomatik.:CD

Yabancı korkusu:.XENOFOBİ

Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. : AKSEPTANS

Yabancı ülkelerde,doçent olmak için sınav vermiş kimse,doçent.:AGREJE

Yabancı ve uzak ülkelerle ilgili,bu ülkelerden getirilmiş : EGZOTİK

Yabancı yazıların,okunuşları dikkate alınmadan harf harf aktarılması,harf çevirisi.:TRANSLİTERASYON

Yabancı, gurbette yaşayan, garip. : ELGİN

Yabancı. : YAD :ÇITAK

Yabancılara tanınan ayrıcalıklar.:KAPİTÜLASYON

Yabancıllık.:EGZOTİZM

Yabani dişi eşek. :ANE

Yabani elma. : ACUK

Yabani ıspanak. : SİRKEN:PAZI

Yabani mercanköşk.: FARE KULAĞI

Yabani ve evcil türleri bulunan,çok uzun ve kıvrık boyunlu,geniş gagalı,geniş kanatlı bir su kuşu.:KUĞU

Yabani yonca, tirfil. : KORUNGA

Yabani yulaf cinsi.:ARPAĞAN

Yabani zeytin : DELİCE

Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhaflık.:GARABET

Yağ çözeltisi. : MİSEL

Yağ dokusunun,bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur.:LİPOM

Yağ tavası.DIĞAN

Yağ uru. : LİPOM

Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.:VELUTE

Yağda kızartılarak üzerine şerbet dökülen bir hamur tatlısı.:LALANGA

Yağda kızartılarak,üzerine şeker yada şerbet dökülen bir hamur tatlısı. : LALANGA

Yağda pişirilmiş yumurta yemeği.:MIKLA

Yağda yada sac da pişirilen ve sulu hamurdan yapılan bir tür ekmek.:CIZLAMAÇ

Yağı alındıktan sonra zeytinin kalan posası. : PRİNA

Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan b ir peynir türü.:KEŞ

Yağı alınmış sütten yapılan bir cins peynir. : ÇEÇİL

Yağı alınmış sütten yapılan ve çökelek de denilen peynir. : EKŞİMİK

Yağı çıkarılan,öğütülerek tahin elde edilen ve simit vs nin üzerine serpilen küçük sarımtırak tohum.:SUSAM

Yağı çıkartılmak üzere öğütülmeye hazır duruma getirilmiş, yani kabuklarından ayrılmış ve kurutulmuş Hindistan cevizi çekirdeği; kopra yağı. : KOPRA

Yağış nedeniyle oluşan ufak sel. : SELİNTİ

Yağlı boya resim yapmaya yarayan bez ve bu bez üzerine yapılmış tablo.:TUVAL

Yağlı boya resimde,astar ve onu izleyen saydam boya katları uygulamadan zemin üstüne doğrudan boyama tekniği.:ALLAPRİMA

Yağlı güreşte pehlivanların ayrıldığı beş dereceden ikincisi.:BAŞALTI

Yağlı güreşte, yarışmalardan önce cazgırın okuduğu dua. : SALAVAT

Yağlı süt ya da yağlı yoğurt için kullanılan bir sözcük. : İMANLI

Yağmur çisentisi. : REŞ

Yağmur damlası.:JİK

Yağmur kuşu. : KALİNİS

Yağmur sularının toprak üzerinde oluşturduğu sert tabaka.:KAYASA

Yağmur,soğuk gibi dış etkilere karşı başa geçirilen,giysiye dikili veya ayrı olarak kullanılan başlık.: KUKULETA

Yağmur. : BARAN

Yağmurla karışık kar yağışı.:SULUSEPKEN

Yağmurluk.:EMPERMEABL

Yağmurluk.:TRENÇKOT

Yağsız ve mayasız hamurdan yapılan ve külde pişirilen çörek.:KETE

Yahudi baklası , acı bakla gibi adlar da verilen ve nohuta benzer, meyveleri kaynatılarak yenen bir bitki. : TERMİYE

Yahudi Almancası. Yahudice karması dil. : YİDİŞ

Yahudi dinsel lideri.:HAHAM

Yahudi dinsel törenlerinde kullanılan yünlü veya ipekli şal. : TALET

Yahudi inancında çöl şeytanı. : AZAZEL

Yahudi inancında kötü ruhlu meleklere verilen ad. : ARİEL

Yahudi kadını.:BOLİÇE

Yahudi tapınağı. : SİNAGOG : HAVRA

Yahudilerde yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında,ağızdan ağza geçen din buyruklarının İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının bütünü .Yahudilerde Tevrat’ın gizli anlamlarını araştırma işi. : KABALA

Yahudilerde,elli yılda bir Tanrıya ve dinlenmeye ayrılan yıl. : JÜBİLE

Yahudilerin gönüllü olarak ya da zorla yerleştirildikleri kent dışındaki yer. : GETTO

Yahudilerin tanrıya verdikleri ad.:YEHOVA

Yahudilerin uyması gereken On Emir’in eski dildeki karşılığı.:EVAMİRİAŞERE

Yahudilerin üç yazı dilinden biri olan ve Yahudi Almancası da denilen dil.:YİDİŞ

Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad. : GOY

Yahudiliğin simgesi olan yedi kollu şamdana verilen ad.:MENORA

Yahudilikte bir yiyeceğin dinsel amaçlara uygunluğu. : KAŞER

Yahudilikte çölde yaşadığına inanılan şeytan.:AZAZEL

Yahudilikte kullanılan kutsal büyük zarları ya da çubukları. : URİM

Yahudilikte sabah,öğle ve akşam dualarının ayakta okunan ana bölümü.:AMİDA

Yahudilikte,din bilginlerinin ve hahamların,sözlü şeriat derlemesi Mişna’yı konu alan yorum ve açıklamaları.:GEMARA

Yahya Kemal’in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri. : OK

Yaka kürkü.:ZAĞARA

Yakacak odun için kullanılan bir metre küpe eşit oylum ölçüsü birimi. : STER

Yakadaki ince şerit.:BİYE

Yakalama,tutma,ele geçirme.DERDEST

Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü. : KLAPA

Yakarca. : TATARCIK

Yakarı. : DUA

Yakarma.:TAZARRU

Yakası erkek gömleğini andıran,uzun kollu,manşetli kadın bluzu. :ŞÖMİZYE

Yakası kürklü ve kolsuz kaput.:ŞİNEL

Yakasız,uzun kollu erkek gömleği.:MİNTAN

Yakıcı,yakan,yanıcı.:SUZAN

Yakın akraba olmayan hayvanlar arasında görülen benzerlik.:YÖNEŞME

Yakın akrabalar arasında zina. : ENSEST

Yakın arkadaşları tarafından Stalin’e verilen ad.:KOBA

Yakın doğuda ve özellikle Cezayir’de konuşulan Arapça,Fransızca,İtalyanca,İspanyolca karması dil.:SABİR

Yakın dost,arkadaş.:NEDİM

Yakın jeolojik döneme ait tortul çökellerden oluşan soluk sarı renkli toprak türü.:LÖS

Yakındoğu ülkelerinden olduğu halde Avrupalı gibi görünen Hıristiyanlara verilen ad.:LEVANTEN

Yakınlık anlamında eski bir sözcük: KURB

Yakınlık,ortak ilişkilerin bulunması hali.::KARABET

Yakışıklı genç erkek.:CİVAN

Yakışıklı ve uzun boylu erkek : LEVENT

Yakışıksız ve saygısızca davranan.: DENSİZ

Yakışır,yerinde,uygun. : REVA

Yakıt olarak kullanılan petrol türevi. : FUELOİL

Yakıt. : MAHRUKAT

Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan , insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. : MU

Yaklaşık 136-65 milyon yıl önce yaşayan, soyu tükenmiş uçan sürüngenlerin ortak adı.PTEROZOR

Yaklaşık 3 cm genişliğinde yumuşak, kösele şerit.: VERDELA

Yaklaşık 4,5 litrelik bir ölçü birimi.:GALON

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bir romanı. : YABAN

Yakup peygamberin ilk karısı ve İsrail’in 12 kabilesinden beşinin geleneksel anası.:LEA

Yakup Peygamberin karısı.:LEA

Yalan dolan.:KATAKULLİ

Yalan söyleme hastası.:MİTOMAN

Yalan, şaka anlamında yerel bir sözcük. : GAS

Yalan, uydurma anlamında argo sözcük. : GIR

Yalan,uydurma söz,palavra.:MARTAVAL

Yalan. : MAVAL

Yalan.:ENİSAM

Yalancı hurma da denilen bir tür palmiye.:FENİKS

Yalancı safran.:ASPUR

Yalancı servinin eş anlamlısı. : AKSEDİR

Yalancı,hileci.:KALTABAN

Yalanlama.: TEKZİP

Yalanlar ve hikayeler uydurmaya yol açan yapısal eğilim. Yalan söyleme hastalığı.:MİTOMANİ

Yaldızla süslenmiş,altın suyuna batırılmış,yaldızlı.:MÜZEHHEP

Yaldızlama.:TEZHİP

Yaldızlı. : DORE

Yalı çapkını,iskele kuşu. : EMİRCİK

Yalın durum. : NOMİNATİF

Yalınayak kimse.DALTABAN

Yalıtılmış.:İZOLE

Yalıtım maddesiyle kaplı metal bir kılıf içine yerleştirilen,aralarında hava boşluğu bulunan çift çeperli cam şişeden oluşan,içine konan sıvının sıcaklığını uzun süre koruyan kap.:TERMOS

Yalıtkan. : İZOLATÖR

Yalıyar.:FALEZ

Yalman. : SARP

Yalnız akıl yoluyla öngörülen.:APRİOR

Yalnız atomlarının kitleleri yönünden farklı olan aynı kimyasal element.:İZOTOP

Yalnız baş harflerle yazılan kısa imza.PARAF

Yalnız baş parmağı ayrı,diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven.:KOLÇAK

Yalnız başına ilerleyen ve öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık. : İDİOPATİ

Yalnız bir giysilik dokunmuş, üstün nitelikte kumaş parçası. : KUPON

Yalnız erkek bireyler veren döllenmesiz üreme.: ARENOTOKİ

Yalnız güldürmeyi değil,daha çok düşündürmeyi ve yergiyi amaçlayan mizah.:KARAMİZAH

Yalnız iki geniş yüzü testereyle düzeltilmiş tahta.:BUL

Yalnız iki kenarı koşut olan dörtgen. : YAMUK

Yalnız pruva direği kabasorta,öbür direkleri sübye donanımlı olan,genellikle üç direkli yelkenli gemi.:NAVİ

Yalnız spor amacıyla yapılan at yarışı.:KONKURHİPİK

Yalnız tabanı bulunan,ayağa kordon ve kayışla bağlanan açık ayakkabı.:SANDALET

Yalnız,tek,sırf. : SALT

Yalnızca ahlak üzerine kurulu yönetim biçimi.:ETOKRASİ

Yalnızca büyüklüğü ile belirlenebilen fiziksel nicelik.:SKALER

Yalnızca kız çocuklarında görülen,anormal vücut hareketleri ve konuşma bozukluğuyla ortaya çıkan sendrom.:RETT

Yalnızca oksijenin bulunduğu ortamlarda gelişebilen bir mikroorganizma.:AEROSO

Yalnızca ön cephesinde sütun bulunan Antik Yunan ve Roma yapısı.:APTERON

Yalnızca Papua Yeni Gine’de görülen titreme hastalığı. : KURU

Yalnızlık korkusu.:EREMOFOBİ

Yalova ilinde bir şelale.:ÜVEZPINAR

Yaltakçı.DALKAVUK

Yalvarma,dua. : NİYAZ

Yalvarma,merhamet dileme.:İSTİRHAM

Yama.PİNE

Yaman Adam , Sis, Abel Sanchez’in yazarı,İspanyol yazar . : UNAMUNO

Yan etki. : KOMPLİKASYON

Yan gelip yatma. : KEKA

Yan tutularak çalınan,orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı.: FLÜT

Yan yan giden.:ÇALIK

Yan yana konulmuş,tek derili iki küçük davuldan oluşan Latin Amerika kökenli bir ritim çalgısı.:BONGO

Yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.: ARGUN

Yan yelkenleri direğe bağlamada kullanılan ip. : KARULA

Yan yol.:BANKET

Yan,taraf,cihet.:CANİP

Yan.:BÖĞÜR

Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü.:AVURT

Yanağın alt kısmı.:ENEK

Yanak. : ARIZ .:İZAR

Yanaktaki çukurcuk.:GAMZE

Yanardağ ağzı. : KRATER

Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü. : TRAKİT

Yanardağ kütlelerinde bulunan piroksen cinsinden mineral madde. : OJİT

Yanardağ püskürmeleriyle yığılmış bir dağda,suların aşındırarak açtığı derin boğaz biçimli vadiler.:BARANKO

Yanardağlardan fırlayan çok küçük katı parça.:LAPİLLİ

Yanardağların püskürttüğü kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan gözenekli çökelti taşı. : TÜF
Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç.:ÖD

Yandan görünüş. : PROFİL

Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan,şenlik gecelerinde yakılan havai fişek.: MAYTAP

Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan bir madde.: NAPALM

Yangın çıkarma hastalığı.:PİROMANİ

Yangın çıkarma saplantısı olan.: PİROMANİ

Yanıcı,renksiz,az kokulu,0.97 yoğunluğunda karbon ve hidrojen birleşimi.:ETİLEN

Yanıt veremez duruma getirme, susturma. : İLZAM

Yankı bilimi. : AKUSTİK

Yankı,yakın,yanık,kayın örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad.:ANAGRAM

Yankı. : EKO

Yankıca.:EKOLALİ

Yankısının çokluğundan sesin iyi anlaşılmadığı yer.:ÇİNİLEK

Yanları ve kapağının aynası sinek telinden yapılmış yemek dolabı.:TEL DOLAP

Yanlış kelime,yanlış söz. : GALAT

Yanmış kömür tanesi.:CEMRE

Yansıca. : EKOPRAKSİ

Yansıma,yankı,inikas. :AKİS

Yansıma.,piyasada etki. Yankılanma.: İNİKAS

Yansıtıcı,yansıtaç.:REFLEKTÖR

Yapağı kırıntısı.:İSKARTO

Yapağı veya keçi kılının dokunmadan,yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş.:KEÇE

Yapağıdan elde edilerek eczacılıkta ve parfümeride kullanılan sarımtırak renkte bir yağ.:LANOLİN

Yapan,işleyen.:FAİL

Yapay dokuma ipliği.: ORLON

Yapay mağara.:GROTTO

Yapay reçine.(Formaldehit ile fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilir.) : BAKALİT

Yapı çıtası.:BAĞDADİ

Yapı gereçlerinin yığılıp saklandığı veya işlendiği yer.:ŞANTİYE

Yapı işlerinde harcı karmaya yarayan alet,mikser.:KARMAÇ

Yapı işlerinde kullanılan ufak tefek gereçleri satan kimse.:NALBUR

Yapı işlerinde sürme çerçeve. :ŞASİ

Yapı vs yapımında kullanılacak çakılları,taşları elde etmek için,büyük kayaları kırıp ufalamaya yarayan makine.: KONKASÖR

Yapı. : STRÜKTÜR

Yapıcılıkta dolmaların kaymasını önlemek için bunların eteklerine moloz taşıyla örülen kaplama.PERE

Yapıda gücü,esnekliği artırmak için metal ve çimentodan yararlanma yöntemi,demirli beton.:BETONARME

Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak,kalınca sırık.: MERTEK

Yapılabilirlik.:FİZİBİLİTE

Yapılacak işi bir girişimciden yada başka bir yükleniciden alan,genellikle götürü olarak,tek yada bir iki işçiyle çalışan ikinci yüklenici.:TAŞERON

Yapılan kötü bir davranış için özür dileme,gönül alma. :TARZİYE

Yapılarda ağaçların yada taşların birbirine bağlanmasında kullanılan,iki ucu dirsekli kenet.:KLAMO

Yapılarda dolgu gereci olarak kullanılan delikli tuğla. : ASMOLEN

Yapılarda gereç taşımak için kullanılan,dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç.:TESKERE

Yapılarda kullanılan hafif,işlenmesi kolay,ateşe dayanıklı bir taş türü.:KEFEKİ

Yapılarda ve demiryollarında kullanılan demir kiriş. PUTREL

Yapılarda yayvan kemer.:SEPET KULPU

Yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK

Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta. : NAKKAŞ

Yapıların kaba ağaç ve tahta işlerini yapan kimse.DÜLGER

Yapıların üst katlarından ana duvarların dışına,sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon.:CUMBA

Yapılırken iyice yakılmadığı için duman ve koku vererek baş ağrısı yapan odun kömürü. :MARSIK

Yapılması zorunlu olan.:FARZ

Yapısal.: STRÜKTÜREL

Yapısalcılık.:STRÜKTÜRALİZM

Yapısı bakımından kanuna, çalınışı bakımından santura benzer Özbek çalgısı. : ÇANK

Yapısına girdiği sözcüğe “iki, çift” anlamı katan yabancı önek. : Dİ

Yapısına girdiği sözcüğe biçiminde,yolunda anlamı katan yabancı önek.:ALA

Yapısına girdiği sözcüğe, söyleyen-diyen anlamı katan Farsça sonek.:GU

Yapışık, ikiz meyve.: ÇATAK

Yapışkan çamur.:BALÇIK

Yapıştırma resim.:KOLAJ

Yapıtlarında naif sanatın üslubunu benimsemiş 1917 doğumlu ressamımız.:FAHİRAKSOY

Yapıtlarında pop motiflerini, bilim kurgu ve popüler kültürle gençlik kültürünün öbür öğelerini ustaca birleştirmiş, “Aç Sınıfın Laneti”, “Vahşi Batı”, “Si Bemol İntihar” gibi tiyatro yapıtlarıyla tanınmış ABD’li yazar. : SAM SHEPARD (Doğumu: 1943)

Yapma boyaların yapımında kullanılan bir madde.: ANİLİN

Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.:VOLOVAN

Yaprak sapı. : ANAK

Yaprak sigara.:SİGAR

Yaprak yaprak ayrılabildiği için evlerin damlarını örtmekte kullanılan, üzerine tebeşirle yazı yazılabilen ve taş tahta yapımında kullanılan yumuşak,mavimtrak bir taş,arduvaz.:KAYAĞANTAŞI

Yaprak.: VARAK

Yaprakları yayvan ve dikenli , güzel , parlak renkte çiçekler açan bir bitki , atlas çiçeği : KAKTÜS

Yaprakları almaşık,iri ve parlak yeşil renkte bir süs ağacı ve bu ağacın çiçeği.:MANOLYA

Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi.: MATE

Yaprakları çok iri ve kalp biçiminde çiçekli bir süs bitkisi.:KATALPA

Yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi.:FESLEĞEN

Yaprakları salata gibi yenen kokulu bir bitki. : ROKA

Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki.:LABADA

Yaprakları sebze,çiçekleri ilaç olarak kullanılan otsu bir bitki.:EBEGÜMECİ

Yaprakları soğan yerine kullanılan bir tür yaban sarımsağı.:KEÇİKÖMÜRENİ

Yaprakları yayvan ve dikenli,güzel,parlak renkte çiçekler açan bir bitki,atlas çiçeği.:KAKTÜS

Yaprakları yaz kış yeşil kalan,beyaz çiçekli bir ağaç.:MERSİN

Yaprakların üzerinde oluşan bir tür küf.:BALSIRA

Yapraklarının güzelliği nedeniyle sera ve salonlarda yetiştirilen bir süs bitkisi.DİFENBAHYA

Yaptığı işin verdiği ters sonuçtan üzüntü duyan kimse. : İLDEM

Yara izi. : NEDBE

Yara.:CERİHA

Yaradılış,huy,karakter,mizaç.:MEŞREP

Yaradılış,huy,karakter.: SECİYE

Yaradılış,tabiat.:NEJAT

Yaradılış. : HİLKAT:CİBİLLİYET:FITRAT

Yaralama.:CERH

Yaramak, fayda vermek, içe sinmek. : İLİMEK

Yaramaz,haylaz,haşarı.:ŞERGİL

Yararlanan. : MÜSTEFİT

Yararlanılan uygun koşul. : OLANAK

Yararlı,kazançlı.:NAFİ

Yararlı.:NAFİ

Yarasa,gece kuşu. : VATVAT

Yaraşırlık. : LİYAKAT

Yaratan.: SANİ

Yaratandan başka bütün varlıklar.:MASİVA

Yaratıcı güç,bir düşünceyi ortaya koyma niteliği.:KARİHA

Yaratıcılığa dayanmayan,el melekesi ile yapılan iş.: RUTİN

Yaratık. : MAHLUK

Yaratılmış bütün canlılar.:ENAM

Yaratma, yoktan var etme. : İBDA

Yaratma,icat etme veya tasarlama yetisi.:İMGELEM

Yardakçılar:. AVENE

Yardım amacıyla toplanan para. : İANE

Yardım amaçlı, eğlenceli toplantı. : KERMES

Yardım etme,arkalama,destekleme,arka çıkma.:MUZAHERET

Yardım etme. : MUAVENET

Yardım isteme,güvenme.:İSTİHZAR

Yardım,yardımda bulunma.:NUSRET: İANE

Yardımcı,havari. : APOTR

Yardımcı. : YARDAK :YAMAK:YAVER:EL ULAĞI : MUİN

Yardımsal.:SÜBVANSİYONEL

Yargıcı. : FATALİST

Yarı kurak ya da çöllük alanlarda rastlanan , yağışlar sırasında birdenbire dolup taşan kuru akarsu yatağı. : ARROYO

Yarı kömürleşmiş bitki yakıtı. : TURBA

Yarı kuru toprak. : ALAKUR

Yarı olgunlaşmış sebze,meyve,özellikle domates ve karpuz için kullanılan sözcük.:ALAÇAKIR

Yarı saydam bir çizim kağıdı.:AYDINGER

Yarı sentetik bir antibiyotik. : RİFAMİSİN

Yarı tatlı şarap.DÖMİSEK

Yarı yaş,yarı kuru nemli toprak. : ALATAV

Yarı yavaş anlamında müzik terimi,adagio ile andantino arası. : ANDANTE

Yarı, yarım. : NISIF

Yarık, çatlak. : ŞAK :ÇAK

Yarık, gedik. : YARA

Yarık,delik.:AHUN

Yarık,yırtık.:YİRİK

Yarıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk.:ÇENET

Yarım baş ağrısı. : MİGREN

Yarım daire şeklinde dökülen,piştikten sonra üzerine şeker şurubu gezdirilen,rom yada likör ile kokulandırılan ve pasta kreması gibi şeylerle süslenen,mayalı hamurdan yapılmış pasta.:SAVARİN

Yarım gün. : PARTTAYM

Yarım ipekli,bürümcük türü bir kumaş.:HELALİ

Yarım kafiye : ASONANS

Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi.: LİBRE

Yarım serenleri sağa,sola yada ortaya çevirmek için bunların ucuna bağlı bulunan donanım.:ABLİ

Yarım ton ince ses. : DİYEZ

Yarınını düşünmeden ve tolum kurallarına aldırış etmeden yaşayan,genellikle sanat ve edebiyat çevresinden varlıksız kişi. : BOHEM

Yarısı değerli taşlarla süslü olan bir tür saç. : MİYASE

Yarısı Türkiye’de yarısı Gürcistan’da olan ve Aktaş da denilen bir göl.:HAZAPİN

Yarış atlarının bakımıyla yükümlü ve antrenman için zaman zaman onlara binebilecek yetenekte seyis.:APRANTİ

Yarış öncesinde belirlenen yada tahmin edilen yarışmacı hakkında verilen gizli bilgi.:TÜYO

Yarış teknesi.: ŞARPİ

Yarışlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer. : PİST

Yarışlarda çıkış işaretini veren hakem.:STARTER

Yarışma çizelgesi.:FİKSTÜR

Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi. : LELEMENDİ

Yasa,kural ve mantık ölçülerine dayanmayan.:KARAKUŞİ

Yasadışı bir işin yapıldığı yerde geleni haber verme işi. : ERKETE

Yasaklama,engelleme. : MEN

Yasalar. : KAVANİN

Yasaların veya önermelerin kendi aralarında çelişikliği,çatışkı.:ANTİNOMİ

Yasalarla belirlenmemiş olan, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek.: ÖRF

Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri. : OTURUM

Yasemin yaprağı. : BERKİ SEMEN

Yasmık. : MERCİMEK

Yassı gümüş külçesi. : LAVAŞA

Yassı uçlu büyük iğne.:ÇUVALDIZ

Yassı ve büyük yemek tabağı. : PİYATA

Yassı ve dar biçimli metal parça :LAMA

Yassı ve düz taş.:KAYRAK

Yassı,basık.PAT

Yaş duvar sıvası üzerine kireç suyunda eritilmiş madeni boyalarla resim yapma yöntemi ve bu yöntemle yapılmış olan resim.:FRESK

Yaş yada kuru erikle yapılan bir tür sebze yahnisi.:ZÜLBİYE

Yaş, nemli. : RATIP

Yaşadığı yerin yerlisi olmayıp başka yerden gelmiş kimse.:MANAV

Yaşama işlevlerinin çok zayıfladığı,çok derin ve sürekli patolojik uyku durumu.:LETARJİ

Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş.:BEZGİN

Yaşamına ilişkin bilgiler, Herodotos’a ve Firdevsi’nin Şehnamesine dayanan, İranlıların efsanevi hükümdarı. : FERİDUN

Yaşamından umut kesilen,öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine doktorlar tarafından öldürülmesi. : ÖTANAZİ

Yaşamış.:MUAMMER

Yaşanmamış geçmişe duyulan özlem.:RETRO

Yaşanmamış geçmişe duyulan özleme ya da yaşanmamış, geçmişi kişileştirmeye verilen ad.:RETRO

Yaşatkan sinir sistemini oluşturan iki sistemden biri. : PARASEMPATİK

Yaşayabilmesi ve üreyebilmesi için serbest oksijenin bulunduğu ortamlara gereksinim duyan organizma.:AEROB

Yaşı küçük olduğu halde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk.:EKE

Yaşıt, akran. : ÖĞÜR

Yaşlanma ile ilgili sağlık konuları üzerinde duran tıp dalı.:GERİATRİ

Yaşlanmak. : FARIMAK

Yaşlanmayla birlikte işitmenin giderek azalması.PRESBİKUZİ

Yaşlı Ermeni karısı.DUDU

Yaşlı ve zayıf kimse.:TİRİT

Yaşmak.:BÜRGÜ

Yat limanı. : MARİNA

Yatağa girme fobisi. : KLİNOFOBİ

Yatağında veya havzasında bulunduğu hesaplanan,henüz işletilmemiş kömür,demir,petrol gibi ürünlerin durumu.:REZERV

Yatak, yorgan doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler. : İÇİRİK

Yatakta kadınların giydiği bir çeşit yün hırka.:LİZÖZ

Yatar koltuk.PULMAN

Yatar koltuklu vagon yada otobüs.PULMAN

Yatay güneş saati. : BASİTE:BASİTA

Yatay. : UFKİ

Yatırılmış sermayenin,bir kuruluşun veya bir yatırım konusunun gelir sağlayabilme olanağı,verimlilik.: RANTABİLİTE

Yatırım,mevduat.: PLASMAN

Yatıştırıcı. :MÜSEKKİN

Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz. : VİTİR

Yavan,tatsız.:ZIRTLAK

Yavaş, ağır anlamında kullanılan müzik terimi. : ADAGİO

Yavaş, ağır. : BATİ

Yavru yapmaya alışmış kümes hayvanları için kullanılan sözcük. : ANAÇ

Yavru.:BALA

Yavrularını sırtında taşıyan keseli bir hayvan.:SARİG

Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki. : VERONİKA

Yavuz ve Kanuni devirlerinde yaşamış,Kanuni’nin ve Barbaros’un minyatürlerini yapmış bir nakkaş.:NİGARİ

Yay çizer. : PERGEL

Yay,eğmeç. :KAVİS

Yay.:ZEMBEREK

Yaya kaldırımı. : TROTUAR

Yaya kaldırımı.:REFÜJ

Yaya koşusu.:SEĞİRDİM

Yaydaki esnek bağ.:KİRİŞ

Yaygı, kilim. : SERGİ

Yaygı,örtü.:SAVAN

Yaygın medya kuruluşlarına giremeyen veya girmek istemeyenlerin çıkardığı dergilere verilen ad . : FANZİN

Yaygın olarak Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştirilen bir koyun türü.:İVESİ

Yayıkta yağı alınmış ayran.:UYNUK

Yayılma,genişleme. : İMBİSAT

Yayılma. : TAAMMÜM

Yayım. :NEŞİR

Yayımcı.:EDİTÖR

Yayımlayan. : TABİ

Yayınbalığına verilen bir başka ad.:GELEBİCİN

Yayla çalınan bir Hindistan çalgısı.:SARANGİ

Yayla çiçeği.:AMBERİYE

Yayla diz üzerinde çalınan,kemana benzeyen,3 telli küçük bir çalgı türü.:KEMENÇE

Yayla evi : KOM

Yayla veya bahçe kulübesi,/ küçük köy. : TOL

Yayla. : PLATO

Yaylada yapılan ev,çiftlik.:BANI

Yaylı at arabası. : BRİK

Yaylı bir çalgı.:REBAP

Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe,iğne vs.: KLİPS

Yaylı çalgıların çalınış tekniğinde, yayın topuktan buruna doğru sürtülmesi. : ÇEKİŞ

Yaylı kerevet. : SOMYA

Yaylı, dört tekerlekli ve üstü açık binek arabası. KALEŞ

Yayvan sepet. : SELE

Yayvan ve dolgun yüz. : ABLAK

Yayvan ve kenarları geniş,büyük bakır kap.:LENGER

Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket.: KANADİYEN

Yaz mevsimi.: TABİSTAN

Yaz yağmuru : KAY

Yazarı bilinmeyen,anonim. : LAEDRİ

Yazgıcılık,kadercilik,fatalizm.:CEBRİYE

Yazı bilgisi. : GRAFOLOJİ

Yazı ile bildirme. : İŞAR

Yazı karakteri.:FONT

Yazı kurutmak için kullanılan,özel kumun konduğu üzeri delikli kap.:RIHDAN

Yazı ve müzikte alışma ve öğrenmek için yapılan çalışma,el çalışması.: MEŞK

Yazı veya konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi,uzun ve tumturaklı konuşma.:TİRAD

Yazı veya resim başlığı.:ANTET

Yazı yada müzik dersi.:MEŞK

Yazı yazan,bir yazıyı kaleme alan kimse.:REDAKTÖR

Yazı yazmada kullanılan beyaz deri.:KAZİM

Yazı yazmak,resim yapmak için özel olarak hazırlanan deri,tirşe.PARŞÖMEN

Yazı yazmaktan duyulan aşırı korku. : GRAFOFOBİ

Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.:GNOMON

Yazıda gereksiz söz kullanma.:HAŞİV

Yazıda ya da sözde bayağı sözcük ve deyim bulunmaması durumu. : ASALET

Yazılı belgeler aracılığıyla eski uygarlıkları inceleyen tarihsel bilim. : FİLOLOJİ

Yazılı dili veya konuşma dilini kavrayamamakla ilişkili anlamsız konuşma durumu.:AKULALİ

Yazılı izin belgesi ve özellikle dış ticarete ilişkin olarak devletçe verilen izin.PERMİ

Yazılı kağıt. : KETAL

Yazılı olan şey,kitap,mektup,teskere,pusula. : BETİK

Yazılım.:SOFTWARE

Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme. :REDAKSİYON

Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayına hazır duruma getirme,yazı yazma,kaleme alma.:REDAKSİYON

Yazılmış,yazılı. : MUHARRER

Yazım.:İMLA

Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum. : ALAGÜN

Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgarı.:MELTEM

Yazın,edebiyat. : LİTERATÜR

Yazınsal.:EDEBİ

Yazıtbilim.:EPİGRAFİ

Yazıyı yada konuşmayı gereksiz ayrıntılarla uzatma.:HAŞİV

Yazlık bir armut türü. : MUSTABEY

Yazlık davar ağılı: ÇALAMAR

Yazlık keten ayakkabı.:ESPARİL

Yazma kitap ve levhalarda kullanılan sarımtırak renkte,pürüzsüz,ipek kağıt.:ABADİ

Yazma kitaplarda bulunan,ince bir sanatla işlenen,küçük renkli resimlere verilen ad.:MİNYATÜR

Yazma kitaplarda,sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi.:TEZHİP

Yazma kitapların cildine altın yaldızla yapılan ve güneşi andıran motif.:ŞEMSE

Yazma kitapların sayfa kenarlarını,cilt kapaklarını ve levha yazı çevresini altın yaldızla süsleme sanatı.:HALKARİ

Yazma yitimi.Ellerde ve parmaklarda hiçbir sakatlık olmamasına rağmen ruhsal nedenlerle yazma yetisini yitirme. : AGRAFİ

Yedek at.PALAY

Yedek hayvanı.:CENİBE

Yedek olarak kullanılan ince halat.PERMEÇE

Yedek teker.:STEPNE

Yedek.: REDİF

Yedekte ve önde gitmeyen hayvan.:BUKAK

Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. : AKALEM

Yedirip içirme. : İAŞE

Yediyüzonüç ve sekizyüzbir yılları arasında yaşayan,ilk Arap kadın şairi ve mutasavvıfı.:RABİA

Yelek.DELME:JİLE

Yelin esişi.:ESİM

Yelken açma komutu. : AMORA

Yelken bağı.:CAMADAN

Yelken devrinde muhabere ve irtibat hizmetlerinde kullanılan hızlı ve hafif gemi. : AVİZO

Yelken gemilerine mizana direği denilen *** direkte eğik duran bayrak sereni. : GİZ

Yelken indirme.(Fora karşıtı). : MAYNA

Yelken sporlarında kullanılan küçük bir tekne.:OPTİMİST

Yelken ve kürekle yürütülen ve genellikle Bodrum’da kullanılan dayanıklı ve zarif tekne türü.:TİRHANDİL

Yelken yarışlarında, yelkenin yüzeyini küçültme eylemi. : RİF

Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz.:MATA

Yelkenleri açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halka. : RADANSA

Yelkenleri açtırmak için verilen komut.:FORA

Yelkenleri germe veya gevşetme işlemi : TİRAMOLA

Yelkenleri indirip kaldırmaya yarayan ip.:TARTI

Yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol alan eski zaman gemisi.:ÇEKTİRİ

Yelkenleri yerlerine çekmekte kullanılan halatların genel adı. : KANSALİSA

Yelkenlerin iç yanları. : ALABANDA

Yelkenlerin indirilmesi için verilen komut.: AMORA

Yelkenli gemilerde yelken açmak için kullanılan , yatay bağlanmış , uçları ince göndere verilen ad. : SEREN

Yelkenli bir gemi türü.:CÖNK

Yelkenli bir tekne. : KEÇ

Yelkenli gemilerde ana direkler üzerine sürülmüş çubukları cundalarından *** tarafına doğru meyilli tutan halatlardan her biri.PATRİSA

Yelkenli gemilerde arka direk.: MİZANA

Yelkenli gemilerde deneyimli gemicilere verilen ad. : MARNEL

Yelkenli gemilerde gabyaların direklere çıkması için verilen komut. : ARİVA

Yelkenli gemilerde iki direk arasındaki istiralyalar üzerine açılan üçgen yelken.:VELENA

Yelkenli gemilerde kontra kapelesiyle direk şapkası arasında kalan uç bölüm.:ZİFOS

Yelkenli gemilerde mizana direğinde eğik duran bayrak sereni.:GİZ

Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene bağlanan yelken.:TRİNKETA

Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.: GABYAR

Yelkenli gemilerde,gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. :RİLİ

Yelkenli gemilerde,kontra kapelesiyle direk şapkası arasında kalan uç bölüm.:ZİFOS

Yelkenli gemilerde,serenin aşınmaması için direğe vurulan tiriz.:LAMBASA

Yelkenli gemilerden oluşan ince donanmanın en küçük ve en hızlı gemisinin adı.:UÇURMA

Yelkenli savaş gemilerinde kürek çeken kimse.PAYZEN

Yelkenli ve kürekli eski bir gemi türü.:ÇEKTİRİ

Yelkenli yük teknesi. : SALAPURYA

Yellenme. : ZARTA

Yelve. : FLURYA

Yelyutan da denilen,kırlangıca benzer bir kuş. : SAĞAN

Yemeğe lezzet için konan baharat.:EFVAH

Yemeği yapılan tadı ekşi bir ot.:TİRŞİK

Yemeğin kokması.:AFEN

Yemeğin sulu kısmı.:ÇERVİŞ

Yemek altı. : ORDÖVR

Yemek bilgisi. : GASTRONOMİ

Yemek hazırlarken malzemeyi sırasıyla un,yumurta ve galeta unundan geçirme yöntemi.:PANE

Yemek kahvesi.:BÜNN

Yemek karıştırmaya yarayan büyük kepçe.:KUDAL

Yemek listesi. : MÖNÜ

Yemek masası.:HAN

Yemek odası,salonu. : SALAMANJE

Yemek pişirmek için kullanılan ızgaralı,ayaklı taşınabilir ocak.: MALTIZ

Yemek pişirmeye yarayan tek kollu tencere.:DİVAN

Yemek ve içkiden anlayan, bunların tadına varabilen kimse : GURME

Yemek yapmakta mahir kadın.:KEYVENİ

Yemek yedirme.:İTAM

Yemek yemekten korkma. : SİTOFOBİ

Yemek. : AŞ:TAAM

Yemeklere katılan baharatlar.:EBAZİR

Yemeklere,çorbalara ve salatalara mayhoş bir tat vermesi için katılan ve narın kaynatılması ile elde edilen bir çeşit pekmez.:NAR EKŞİSİ

Yemekleri çeşnilendirmekte kullanılan güzel kokulu bitkisel maddeler. : AŞOTU

Yemeklerin mide özsuyuyla karıştıktan sonra aldığı durum.:KİMÜS

Yemekli eğlence. : TOY

Yemekten önce,genellikle tuzlu çerezle alınan,çoğunlukla damıtık alkollü içki.:APERİTİF

Yemen ve Etyopya’da yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççık. : KAT

Yemin. : ANT : KASEM:İLA PEYMAN:AKİT

Yemiş.:BAR

Yemişinden turşu yapılan gebreotunun bir başka adı. : KAPARİ

Yemişlerin yenilen bölümü.:ETEN

Yenen,kazanan.:MANSUR

Yengeç burcu. Yengeç:SERETAN

Yengeç takım yıldızı yörüngesinde bir yıldız kümesi. : ARIKOVANI

Yeni bir şey bulan kimseye,bulduğu şeyden yalnız kendisinin yararlanması için devletçe verilen belge.:İHTİRABERATI

Yeni çıkmaya başlamış ekin. : FİREZ

Yeni doğan buzağıların konulduğu yer.:HUL

Yeni doğmuş bebeğe,götürüldüğü evlerden verilen yumurta,mendil,şeker gibi küçük armağanlar.:SIÇANLIK

Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez.:KUNDAK

Yeni doğmuş zayıf ve dayanıksız bebeklerin,bulaşıcı hastalıklardan korunması amacıyla yerleştirildikleri kapalı aygıt.:KUVÖZ

Yeni doğmuş. : NEVZAT

Yeni gelin.:NEVARUS

Yeni sözcük’ün eş anlamlısı. : NEOLOJİZM

Yeni ve parlak.: ÇİL

Yeni yetişen,genç.:NEVRES

Yeni yetme kız.:NAHİDE

Yeni Zelanda plakası. : NZ

Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş bir kuş. : MOA

Yeni Zelanda’da yaşayan bir papağan cinsi.:KEA

Yeni Zelanda’da yaşayan,uçamayan bir kuş.:KİVİ

Yeni Zelanda’nın nemli ormanlarında yaşayan,yeşilimsi papağan.: KAKAPO

Yeni Zelanda’nın yerli halkı Maorilerin savaş dansı.:HAKA

Yeni Zelanda’nın yerli halkı. : MAORİLER

Yeni,çok yeni olan şey.:NEVİN

Yeni,taze.:NEV

Yeni. :ACAR : CEDİT

Yeniçeri kışlası.:ODA

Yeniçeri maaşı. : ULUFE

Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı.:CİVELEK

Yeniçeri ocağında görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay.:ODABAŞI

Yeniçeri ocağının kaldırılmasından önce,kent ve kalelerin yerli halkı arasından görevlendirilen topçulara verilen ad.:İCARELİLER

Yeniçeri ocağının, savaşta kullanılan köpekleri yetiştirmek ve yönetmekle görevli sınıfı.:SEKSON

Yeniçeri ordusunda silah yapan,onaran ve bakımı ile görevli bulunan,savaşta ordunun silah ve cephanesini ulaştıran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf asker. : CEBECİ

Yeniçerilerin kayıtlı olduğu defter.: ESAME

Yeniçerilerin kayıtlı oldukları kütük defteri.:ESAME

Yeniden canlandırma,diriltme. : İHYA

Yeniden geri alım vaadiyle satış anlaşması.:REPO

Yenileme.:KİRAR

Yenmek, üstü n gelmek, alt etmek. : AŞAMAK
Yer altı suyunu taşıyan geçirimli katman.:AKİFER

Yer altı suyunu taşıyan geçirimli katman.:AKİFER

Yer bilimi uzmanı.:JEOLOG

Yer bilimi.:JEOLOJİ

Yer çatlağı, fay. : ESİK
Yer değiştiren maldan alınan vergi.Osmanlılarda gümrük vergisi. : BAÇ
Yer döşemesi olarak kullanılan muşamba.:LİNOLYUM

Yer döşemesi olarak kullanılan,üzeri keten yağı ve mantar tozuyla kaplanmış jüt bezi,muşamba.:LİNOLYUM

Yer eksenli yörünge üzerine,deneme uyduları yerleştirmek amacıyla geliştirilmiş Avrupa uzay füzesi.:ARİANE

Yer elması.:BADAT

Yer fıstığı proteinlerinin değişik molekül düzenlemesiyle elde edilen yapay iplik.:ARDİL

Yer fıstığı. : ARAŞİT: KİKİRİK

Yer jimnastiğinde,vücudun yatış pozisyonundan ayaküstü duruma geçme hareketi.: KİPE

Yer kabuğunu oluşturan ve yer yuvarlağının merkez çekirdeği çevresinde bulunan katı yuvar,taş küre,taş yuvarı.:LİTOSFER

Yer kabuğunun yapı gereci olan kütle. : KAYAÇ

Yer kırığı,fay. : ESİK

Yer mantarı, : KEME: DOMALAN

Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.:GEZ

Yer ölçümünde uzaklık saptama,hizalama işlemlerinde kullanılan beyaz ve kırmızı şeritler halinde boyanmış ağaç veya metal çubuk. : JALON

Yer ölçümünde yer belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lata. : MİRA

Yer sarsıntılarının oluş kökenini,deprem işleyişini,boyutunu,etkilerini ve alt yapısını araştıran jeofiziğin bir alt kolu. : SİSMOLOJİ

Yer yuvarı üzerinde herhangi bir noktadan geçen paralel ile ekvator arasındaki yay parçasının açısal değeri.:ENLEM

Yer yuvarlağının yapısını,birleşimini,evrimini inceleyen bilim dalı,yer bilimi.:JEOLOJİ

Yer yuvarlağının yıl içinde Güneşe en uzak olduğu nokta. : AFELİ:AFEL

Yer. : MAHAL

Yeraltında yetişen ve yenilebilen değerli bir mantar cinsi.:TRÜF

Yeraltındaki su yolu.:PÖHRENK

Yeraltından çıkarılan define yada maden.:RİKAZ

Yerbilimde bir kayacın,bulundukları yerde oluşmuş bileşenleri için kullanılan sözcük,yerli.:OTOKTON

Yerbilimde kütle ve katmanların genel adı.:OLUŞUK

Yerbilimde tekne.: İNEÇ

Yerbilimde,uzun ve geniş ağızlı çöküntü.:VAL

Yerdeki çamuru kazımak için bir değneğin ucuna geçirilen yassı demir.:CEMEK

Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. : KÖREŞE

Yerden belirli bir yükseklikte yürümek için kullanılan tahta ayaklık. : EŞAS

Yerden sıçrayan çamur. : ZİFOS

Yere çakılan kısa ve kalın kazık.:ÇAKAK

Yerel bilgisayar ağı anlamında kullanılan kısaltma. : LAN

Yerel alan ağı.:LAN

Yergi ile ilgili.: SATİRİK

Yergi,taşlama.:HİCVİYE: HİCİV

Yerin içinde sıvı veya hamur kıvamında uçucu gazlarla doymuş olarak bulunan eriyik. : MAGMA

Yerin iç yapısı ile yerin sarsıntı ve yük altında dinamik davranışını araştıran bilim dalına verilen ad. : JEOFİZİK

Yerin üst yapısı ve yerin geçirdiği evrimleri ve değişimleri inceleyen bilim dalı. : JEOLOJİ

Yerinde duramayan kimse,yönlendirme. : AJİTE

Yerinde konuşma yada davranma.:TAKT

Yerinde,önceki durumda bırakma.:İPKA

Yerinden oynamış bir şeyin düşmemesi için konulan eğik yada düz destek.:PAYANDA

Yerine koyma, yerine kullanma. : İKAME

Yerine koyma.: TELAFİ

Yerip çekiştirme.:KOV

Yerleşim alanları dışında kalan yerler.:KIR

Yerleşmiş ilke ya da yasaya uygun durum. : NORM

Yerleştirme. : TABİYE

Yerli halkın hukuk ve çıkarlarını koruma siyaseti.:NATİVİZM

Yerme. : KOV

Yersiz ve zamansız davranışları olan kimse. : ZİBİDİ

Yeryuvarlağının,yoğunluğu ve katılığı çok olan bölümü. :BARİSFER

Yeryuvarlığının yıl içinde Güneş’e en uzak olduğu nokta. : AFELİ

Yeryüzünde yalnız Birecik’te Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan uzun gagalı bir kuş . : KELAYNAK

Yeryüzündeki yüzey şekillerini betimleme.:OROGRAFİ

Yeşil abanoz. : İPE

Yeşil abanoz.:İPE

Yeşil abanozun öteki adı.:AKAMPSİS

Yeşil bitkilerin ışıkta basit birleşiklerinden karmaşık yapılı organik moleküller yapması.:FOTOSENTEZ

Yeşil ırmağın bir kolu. : TERSAKAN

Yeşil ırmak deltasının kuzeydoğu kesiminde,yüzlerce kuş türünü barındıran bir göl. :SİMENLİK

Yeşil ırmak’ın antik dönemlerdeki adı. : İRİS

Yeşil ile mavi arası renk.:TİRŞE

Yeşil kabuklu ve ekşi bir elma cinsi.:OSMANBEY

Yeşil renkli bir cins kertenkele.:KEÇEMEN

Yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK

Yeşil yada hareli sedefle bezeli her tür ahşap kakma eşya.:ARUSEKLİ

Yeşil yapraklı,dikensiz,ateşe atıldığında çıtırdayarak yanan bir bitki.:ÇEKEM

Yeşile çalan açık sarı renk. : LİMONİ

Yeşile çalan toprak rengi Yeşilimsi kahverengi. : HAKİ

Yeşille lacivert arası renk.: ÖRDEKBAŞI

Yeşillik,sebze,zerzevat.:GÖVERİ

Yeteneği ve saygınlığıyla ünlü kadın şarkıcılar için kullanılan sözcük. : DİVA

Yetenek anlamında yerel bir sözcük.:EM

Yeter sayı. : NİSAP

Yeterli etkinliği olmayan,bir süre için,geçici.: PALYATİF

Yeterli etkinliği olmayan,geçici.:PALYATİF

Yeterlilik belgesi. :BRÖVE

Yeterlilik. : KİFAYET

Yetimhane.DARÜLFÜNUN

Yetimler okulu.DARÜŞŞAFAKA

Yetimler.:EYTAM

Yetişkinlerde heyecan ve doyumun yalnızca çocuklarla yaşanması biçiminde görülen cinsel sapma.PEDOFİLİ

Yetişmemiş karpuz.: ŞALAK

Yetkili. : MEZUN

Yetkin,olgun. : KAMİL

Yezidiler tarafından kutsal sayılan, Musul kenti yakınındaki hac yeri. : LALEŞ

Yığın durumundaki yakacak odun için kullanılan,bir metre küpe eşit hacim ölçüsü birimi.:STER

Yıkanmak.:ÇİMMEK

Yıkılmış bir kent ya da yapıdan geriye kalan taş, duvar vb. nin tümü; Ören, harabe. :YIKI

Yıkılmış bir yapının büyük bir bölümünün alan üzerindeki buluntularla ve ilk yapılışında uygulanan mimari yöntemleriyle yeniden yapılması. : ANASTİLOSİS

Yıkıntılar,viraneler.:HARABAT

Yıl aşırı,iki yılda bir.:BİENAL

Yılan sokmasından ileri gelen zehirlenme.:OFİDİZM

Yılan taşı.:SERPANTİN

Yılan yastığı,fil kulağı gibi adlar da verilen bir süs bitkisi.:ARUM

Yılanbalığıgillerden,eti lezzetli büyük bir balık. : MAGRİ

Yılanbalığına benzer,eti lezzetli bir balık. : KUFA

Yılanbalığına benzer,yırtıcı,eti beyaz,göğüs yüzgeci olmayan deniz balığı. : MURANA

Yılancık da denilen,el,ayak ve yüzde kızartı ve şişmelerle kendini gösteren hastalık.:ALAZLAMA

Yılankavi. : HELEZONİK

Yılanları inceleyen bilim dalı.:OFİYOLOJİ

Yılanyastığı, domuzlahanası gibi adlar da verilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bitki.:NİVİK

Yıldırım Bayezit’in oğlu olup diğer kardeşleri gibi Fetre Devri’nde taht mücadelesi vermiş, ancak 1411’de yakalanarak öldürülmüş Osmanlı şehzadesi. : EMİR SÜLEYMAN

Yıldırım. : SAİKA:YALAZAN

Yıldırma, korkutma. : TERÖR

Yıldız çiçeği. : DALYA

Yıldız falcılığı.:ASTROLOJİ

Yıldız.:KEVKEP

Yıldız.:NECM

Yıldızların ışığını inceleyen,fizik yapılarını araştıran bilim dalı.:ASTROFİZİK

Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet. : OKTANT

Yıpranma payı.:AMORTİSMAN

Yıpranmak,aşınmak,yırtılmak.:EPRİMEK

Yıpranmış,eski görünüşlü. : KÜLÜSTÜR

Yırtıcı bir kuş. : BALABAN

Yırtıcı kuşlardan bir doğan çeşidi.:ÇAKIRDOĞAN

Yırtık,yarık. : ÇAK

Yırtılmış afişlerden ve duvar yazılarından esinlenerek çalışan ve sanat yaşamı boyunca duvarları betimleyen ünlü ressamımız. :BURHAN DOĞANÇAY

Yısa veya laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir. : AGANTA

Yiğit,cesur,bahadır.:KELEŞ

Yiğit,eli çabuk,becerikli kimse. : CİLASUN

Yiğit,kahraman,alp,cesur.:BAHADIR

Yiğit.:CİVANMERT

Yiğitlik,kahramanlık,cesaret.:HAMASET

Yiğitlik,kahramanlık.:CELADET

Yiğitlik,yararlılık.:BESALET

Yineleme.:KİRAR

Yirmi birinci kromozom çiftinde iki yerine üç kromozom bulunması,dolayısıyla da normalde 46 olan kromozom sayısının 47’e yükselmesinden kaynaklanan doğuştan bozukluk.Mongolizm.DOWN SENDROMU

Yirmi yada yirmi dört kiloluk tahıl ölçeği.:TİMİN

Yirminci yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkan, sanatta devrimi ve dinamizmi vurgulayan akım. : FÜTÜRİZM

Yirminci asır başlarında ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzına verilen ad. : ENTİMİZM

Yirminci yüzyıl başlarında Avrupa’da yaygınlaşan Brezilya kökenli bir dans.:MAÇİÇ

Yirminci yüzyıl başlarında Rusya’da ortaya çıkan ve “ışıncılık” da denilen resim akımı. : LUÇİZM

Yirminci yüzyılda Mafya benzeri örgütlere dönüşen geleneksel Japon çeteleri.:BORYOKUDAN

Yirminci yüzyılda ortaya çıkan,şiirde sözcüklerin anlamlarından çok ses değerlerine ve harflerin dizilişine önem veren edebiyat akımı.:LETRİZM

Yirminci yüzyılın başlarında kullanılan bir zırhlı tipi.DRETNOT

Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. : ARİFANE

Yiyecek, içecek, özellikle ekmek : NİMET

Yiyecek,içecek satılan küçük büfe.:BÜVET

Yiyecek,içecek şey,azık.:RIZK

Yiyecek,içecek şey.: AZIK

Yiyecek. : MANCA

Yiyecek. Azık. : NEVALE

Yiyecekleri dondurarak saklayan buzdolabı.DİPFRİZ

Yiyecekleri önce una ve yumurtaya,sonra istenirse galeta ununa bulayıp kızartmak.:PANE

Yiyen,yiyici kimseler. : AKİLE

Yiyicilik, rüşvet alma. : İRTİKAP

Yoga felsefesini uygulayan derviş.:YOGİ

Yoğrularak yuvarlanmış topak edilmiş bulgur. : TAPAŞ

Yoğun. : KESİF

Yoğunlaç. : KONDANSATÖR

Yoğunlaşma,dikkat toplama. : KONSANTRASYON

Yoğunluğu çok düşük cam , vernik , kauçuk veya köpük görünüşünde lastiğe benzeyen madde.: POLİÜRETAN

Yoğunluk ölçer. : DANSİMETRE

Yoğurt kabı.:CINGIL

Yoğurt ve yufka ile yapılan bir çeşit yemek.:İSİRİN

Yoğurt, pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek, sulandırmak. : ÖZEMEK

Yoğurt, sarımsak, nane ve pekmezle yapılan patlıcan salatası. : NAZKATUN

Yoğurt,pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek.:ÖZEMEK

Yoğurtlu kızartma,yoğurtlama.:TATAR

Yoğurtlu yumurta yemeği.:ÇILBIR

Yoğurttan elde edilen Bulgar içkisi.:MAYA

Yok etme, giderme. : İZALE

Yok etme, kökünü kurutma. : ERADİKASYON

Yok etme. : İFNA : İMHA

Yok olma,yok edilme.:ZEVAL

Yoksul,çıplak,saf,saf ırk.: ARİ

Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu. : İMARET

Yol yapımında , dökülen çakılları bastırıp sıkıştırmak için kullanılan ağır silindirli araç.:KOMPRESÖR

Yol bakımı ve kontrolü için demir yollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN

Yol gösteren,kılavuzluk eden.:RAHNÜMA

Yol üzerinde oluşmuş çukur.:KASİS

Yol ve tarla kenarlarında yetişen otsu bir bitki.: DEVEDİKENİ

Yol yapılmasında, kağıt ve çatıların su geçirmez duruma getirilmesinde kullanılan, koyu kestane renkli madde. : BİTÜM

Yol yapımında,dökülen çakılları bastırıp sıkıştırmak için kullanılan ağır silindirli araç.:KOMPRESÖR

Yol yol nakışlı. :TARAKLI

Yol,yapı v.s. yapımında kullanılacak çakılları,taşları kırıp ufalamaya yarayan makine.:KONKASÖR

Yol,yordam,töre. : ADAP

Yol,yöntem,usul.:RACON

Yol. : RAH :TARİK

Yolcu katarlarına eklenen yük vagonu.:FURGON

Yolcu.:SAFİR

Yolculukta veya askerlikte kullanılan,boyuna veya bele asılı olarak taşınan,genellikle aba veya deri kaplı,metal su kabı.:MATARA

Yollarda,toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.:LOĞ

Yolsuzca yada zorla elde edilen mal.:KAPAROZ

Yolun yokuş bölümü.:RAMPA

Yonga. : KAMGA

Yonga.: TALAŞ

Yontulmuş yapı taşı. : BİÇME

Yorgan kılıfı. : MİTİL

Yorgun,bitkin.:BİTAP:ARGIN

Yorgun,bitkin.:HAŞAT

Yorumlama. : ŞERH

Yosma.:KOKET

Yosun sapçığı. : SETA

Yosunların kökü andıran tutunma organı.:EMEÇ

Yosunlarla eğrelti otlarının dişilik organı.:ARKEGON

Yoz beğeni,zevksizlik.: KİÇ : KİTCH

Yozgat ilinde ortaya çıkarılan ve Anadolu’nun tam bir kronolojisini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan höyük. : ALİŞAR

Yozgat’ın Aydıncık ilçesinde,bir çok kuş türünü barındıran ve İncesu da denilen kanyon.:KAZANKAYA

Yön,taraf.:CİHET.:KİBEL

Yönelteç.:GİDON

Yöneltme,çevirme.:ATIF

Yönetici. : ZİMAMDAR

Yönetimi yabancı bir devlete bırakılmış olan ülke ya da topraklar. : MANDA

Yönetmelik.: TALİMATNAME

Yönetmenin bir oyunu sahneye koyma çalışmalarının tümü.:MİZANSEN

Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın, başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri.:APSİS

Yöntem bilimi.:METODOLOJİ

Yöntem,yol,usul.:RACON

Yörünge.:MAHREK

Yudum.:CURA

Yufka açılan tahta.:HONÇA

Yufka açılırken hamurun tahtaya yapışmaması için serpilen kalın un. :UĞRA

Yufka arasına kuşbaşı doğranmış koyun eti konularak yapılan bir tür kebap.:ALİPAŞA

Yufka ekmeğinin,içine türlü katıklar konularak sarılmış biçimi.:DÜRÜM

Yugoslav ulusal dansı. : KOLO

Yukarı kaldırma :REF

Yukarıdan aşağıya doğru büyüyen oymalı yalaklardan oluşan bir çeşme türü.:SELSEBİL

Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı.:YEDEK

Yumurta akı ve pudra şekeri ile yapılan bir çeşit kuru pasta.:BEZE

Yumurta akı.:ALBÜMEN

Yumurta biçiminde olan, oval, beyzi.: SÖBE

Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir flüt. : OKARİNA

Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim,blastula.: MORULA

Yumurta sarısı,zeytinyağı ve limonla yapılan bir tür koyu soğuk salça.:MAYONEZ

Yumurta ve irmikle yapılan,fırında kabarıp piştikten sonra şerbet dökülen bir tür tatlı.:REVANİ

Yumurta ve unla yapılan bir tür omlet.:CIZLAMA

Yumurta verimi çok,genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.:LEGORN

Yumurta, un, süt ya da su ve bir tutam tuzla hazırlanıp tereyağında beyaz olarak pişirilen omletin arasına şekerli meyve ezmesi, bal, kaymak, reçel VB. konularak yapılan tatlı bir yiyecek. Omlet.:KAYGANA

Yumurta,soğan,yeşilbiber ve domatesle yapılan bir yemek türü.:MENEMEN

Yumurta,süt ve kazeinde bulunan ve organizmaya çok gerekli olan kükürtlü aminoasit.:METİYONİN

Yumurta,süt ve un ile hazırlanan tatlı veya tuzlu hamur.:KREP

Yumurta,şeker ve un ile yapılan,yumuşak pasta.:PANDİSPANYA

Yumurta,un ve şekerle,genellikle içine çekirdeksiz kuru üzüm veya kakao v.b. konularak yapılan,fırında pişirilen tatlı çörek. :KEK

Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve zamanla kaybolan sarı renk.:KEF

Yumurtadan yeni çıkmış ve henüz ayakları oluşmamış yavru kurbağa. : İRİBAŞ

Yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan zararlı bir böcek. : SÜNE

Yumurtalı soğan kavurması.:MIHLAMA

Yumurtalık. : OVER

Yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı.:ÇİROZ

Yumurtayı kabuksuz olarak kaynar suyun içerisinde pişirmek.:POŞE

Yumuşak başlı,itaat eden.:MUTİ

Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac.:TENEKE

Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya. : GLASE

Yumuşak deriden yapılan,altı genellikle kauçuk ya da lastik olan bot.:HAŞPAPİ

Yumuşak huylu.:HALİM

Yumuşak keçe. : FÖTR

Yumuşak ve gümüş rengi postu için avlanan kemirici bir hayvan. : ÇİNÇİLYA

Yumuşak ve hafif ,odunu doğramacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı.: EKABA

Yumuşak ve yüzü ince havlı bir tür deri. : SÜET

Yumuşak yer. : NAÇE

Yumuşak,ince bir tür ipekli kumaş.:SURA

Yumuşak,yüzü ince havlı bir deri türü.:SÜET

Yumuşak:. NAİM

Yumuşakçaların ağzında bulunan boynuzsu ve şerit biçiminde ki organ. : RADULA

Yumuşakçaların kabuğu. : KAVKI

Yumuşaklık.:LİYNET

Yumuşama. : DETANT

Yumuşatmalık.:AMORTİSÖR

Yunan mitolojisinde doğa , vahşi hayvanlar , av , bereket , erdenlik ve doğurganlık tanrıçasına verilen ad. : ARTEMİS

Yunan mitolojisinde , Venüs’ün oğlu, eski Roma aşk tanrısı,( cupido). : AMOR

Yunan abecesinde bir harf.: TETA: ERA: GAMA: ALFA: DELTA : EPSİLON: BETA : PSİ

Yunan alfabesinin beşinci harfi.:EPSİLON

Yunan alfabesinin son harfi. :OMEGA

Yunan alfabesinin üçüncü harfi.:GAMA

Yunan barış tanrıçası. : EİRENE

Yunan dansı. : SİRTAKİ

Yunan felsefe okulu. : ELEA

Yunan klasik devrinde,sitenin yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.Halk meydanı.:AGORA


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol